İsimsiz şarkının yalnız melodileri - Bölüm 18

885 147 125
                                    

Merhaba canlar, nasılsınız bakalım? Umarım hepiniz iyisinizdir. Geçen bölümde üzgün olan biriciklerim, boş verin, vallahi bak. Üzülmenize değmez. Hepiniz çokk çokk değerlisiniz. Bunu unutmayın.

Neyse, daha fazla başınızı şişirmeyeyim.

Sınır, Vote + 45, Yorum +50

İyi okumalar.

Bölüm şarkısı: Stray Kİds -3rd eye

Sonuçlarına uygun oynadığımız savaş oyunları, hayattın sana pencere önüne bıraktığı yaşama hevesiydi. Ama unuttuğu bir şey vardı. Yaşamanın ne demek olduğunu bilmeyen birisine verdiyi hediye sonuna kadar pencere önünde kalacaktı. Ve o oyunu oynayamayan bizler, ilerleyen zamanla birlikte 'Denemeden bilemezsin' lafını bile uzun süre sonra kaldırıp dolabın en uzak köşesine fırlatan kişilerdik.

Kontrolümü kaybetmemek için damla damla içtiğim hayatın kuralları yavaş yavaş kanıma karışırken, geriye dönüp baktığımda ucu bucağı olmayan cevapsız sorularla bakışıyordum her defasında.

Şimdi düşünüyorum da uzun zaman önce incitmemek için geride bıraktıklarım gelecekte bir anda karşıma çıkacak kötü günün gelen sahte karı olacaktı. Üzmemek için nefes almayı bile bırakmayı düşündüğüm anılar un ufak olup parmaklarımın ucuna dağılırken, aslında daha çok üzüp kırdığım gerçeğini değiştirmiyordu.

Önümde dumanı tüten sıcak bitki çayını masanın üzerinde bir ireli bir geri sürüklerken birkaç gün önce gördüklerimin sonucunda söylediğim ağır sözler zihnimin merkezinden silinmiyordu bir türlü. Bir varlığı korumaya çalışırken o varlığı kendi elimle parçalara ayırdığımı o gün o gözlerde gördüğümde, gerçekten ileriye doğru gitmek yerine geriye bakmadan geriye doğru adımladığımı bir kez daha net anlamıştım.

Patlayacakmış gibi ağrıyan başım yüzünde bunalıklaşan görüntüm iyice canımı sıkmak dışında başka bir şey yapmıyordu. Sinirle oflayıp önümdeki çayı elime alarak bir yudum aldım ama alır almaz yüzümü buruşturup tekrar masaya bırakmıştım. Hyungum ve onun mükemmel karışım çayları.

"Tamam anne, merak etme ikimiz de iyiyiz... Evet, evet... Siz de kendinize dikkat edin... Pekala, ben de seni öpüyorum."

Soobin hyung mutfağa girerken elindeki telefonu masaya bırakarak arkama geçmiş, ellerini iki yanağıma yaslayarak dudaklarını saçıma bastırıp öperek geri çekilmişti. "Annem oğlumu öp dedi."

"Yapmasan da olurmuş. Çok da bir şey kazanmadım sonuçta."

Huysuz sesimin aksine gülerek karşıma geçip masadaki çayı önüme iterek "Bitir şunu," demişti kaşlarıyla fincanı göstererek. "Üç gündür huysuz tilki modun açık kalmış. İç de rahatla."

Söyledikleri gözlerimi devirmeme neden olsa da fincanı tekrar elime alıp yüzümü buruşturarak birkaç yudum içip tekrar masaya bıraktım. Bakışlarım fincanın üzerindeki desenlerde gezerken derin bir iç çekmiştim. "Annemler iyi mi? Geri gelmeyecekler mi?"

"Bu ay geleceklermiş ama işler aksadığı için kalmak zorunda kalmışlar. Gelecek ay mutlaka geleceğiz dediler. Ve iyiler. Merak etme."

Bir şey söylemeden sadece kafamı salladım. Bu üç gün o kadar yormuştu ki beni konuşacak, tepki verecek halim kalmamıştı. Bir şey yapmamıştım. Ne okula gitmiştim, ne de psikoloğa. Sadece uyumuştum. Yemeğimi bile odamda yerken sadece tuvalet için dışarı çıkmıştım. Hyung ilk başta üzerime gelmese de üç günün sonunda odaya dalarak domuz gibi kokuyorsun diyerek kolumdan tutup zorla banyoya sokmuş, 'Eğer sen kendin yapmazsan ben seni yıkarım. ' diyerek tehdit ettikten sonra mecbur kendim yıkanmıştım. Saçlarımı kurularken yaptığı çayı önüme bırakıp 'Odana girersen seni kapı dışarı. ' ederim demesinden sonra bir kez daha tepkisizce dediğini yapmıştım.

Blue & Grey / YeonBin HyunInHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin