bölüm yirmi beş²⁵

Start from the beginning
                                    

"Bunu daha çok yapmalıyız o zaman?"

Ona bakmadan söylediğimde Jeno'nun yüzünde oluşan hafif bir tebessümle bir şey demek için dudaklarını araladığını, ancak anlık bir şekilde duraksadığını ve sadece gözlerime bakmaya devam ettiğini gördüm.

Ne düşündüğünü deli gibi merak ettiğim ikinci andı.

Gerilen dudakları eski hâline geldiğinde hâlâ bir şey söylemeyişini görmek yanlış bir şey demişim gibi hissetmeme sebep oldu. Boğazımı temizledim.

"Ben şunları yıkayayım,
sen de izleyebileceğimiz bir film seç. Nasıl fikir?"

Önüme döndüğümde bir şey demesini beklememiştim, zaten o da demedi ve arkasında bıraktığı soğuklukla yanımdan ayrıldı. Gittiğini, içeriden gelen takırtılardan anladığımda dudaklarımı birbirine bastırdım ve yemek yaparken kirlettiğim her şeyi temizlemeye başladım.

Söylediğim ya da söyleyeceğim her şey aklındaki engellere takılıyordu ve söylemek istediği şeyler varsa da ya başka şeyler söylüyordu ya da hiç söylemiyordu. Bunu biliyordum, hatta emindim çünkü ilk kez bir insanın gözlerinin bu kadar çok konuştuğuna şahit oluyordum.

Mutfaktan ayrılmadan önce ellerimi bir kez daha yıkadım ve koltuklarda oturan Jeno'nun yanına ilerledim. Öylece, kıpırdamadan duruyordu. Televizyonu henüz açmamıştı bile, oysa çoktan bir film açmış olduğunu düşünmüştüm.

"Koca bir yığın arasından karar veremedin sanırım?"

CD koleksiyonuna bakarak oluşturduğu atmosferi dağıtmak adına söylediğimde çaprazına oturdum ve ona döndüm. Tek amacım yüzünü görebilmekti çünkü ne hâlde olduğunu merak ediyordum.

Tavrı kafamı karıştırdı. Onunla konuşmama ve yüzüne bakmama rağmen ilk defa beni yanıtsız bırakmış, gözlerini bile çevirmemişti. Yutkundum yavaşça ve ellerimi bacaklarımın iki yanına yaslarken gözlerine baktım.

"Film izlemek istemiyorsan başka bir şey yapabiliriz."

Durgun oluşunun sebebinin bu olduğunu tahmin ediyormuş gibi söylesem de sorunun bu olmadığını biliyordum. Çok başka şeyler vardı ve zihninden akıp gidenleri öğrenmeyi deli gibi istesem de ağzımı açmıyor, başka konuları araya sokmaya çalışıyordum.

Zamanı gelince bana söyleyecekti, değil mi?

"Neden bunu yapıyorsun?"

Sonunda konuştuğu için mutlu olsam da bundan çok daha önce dediği şeye odaklandım, kaşlarım anlamazca kalkarken dudaklarımı araladım.

"Neyi, neden yapıyorum?"

Jeno hafif eğik duran kafasını kaldırdı ve gözlerini gözlerimle birleştirdiğinde zayıf çehresinin kasıldığını görmeme sebep oldu. Küçük gözleri yine bir yığın düşünceyle doluydu, aynı şekilde bacaklarının arasından sarkıttığı ellerini sıkıp durması da bu düşüncelerin karmaşıklığının bir yansımasıydı.

Siyah saçlarının arasından bana bakmaya devam ettiğinde gözlerimi kırpıştırdım, böyle sessiz kaldığı zamanlarda onu asla anlayamıyordum.

"Bana katil dediğini duydun,"

İlk kez konuşurken tereddüt ettiğini gördüm, tepkimden ya da onun gibi bir şeyden çekiniyor muydu?

"Ama o gece peşimden geldin. Bugün de buradasın. Etrafı bir deli gibi dağıttığımı gördün ama yemek yiyip yemediğimi daha çok merak ettin. Benimle vakit geçirmeye devam etmek istediğini söylüyorsun ve... ve daha bir çoğu. Bunları neden yapıyorsun Yifei?"

there is a superhero in our school 英雄 jenoWhere stories live. Discover now