bölüm yirmi bir²¹

673 124 177
                                    

"Jinu ne zaman geri dönecekmiş, haberin var mı?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Jinu ne zaman geri dönecekmiş, haberin var mı?"

Yan tarafımdan gelen ses üzerine konuşan Minji'ye döndüm, kumral ve uzun saçlarının bir tutamını parmaklarıyla kıvırarak bana bakıyorken dün Jinu ile konuştuğum zamanı anımsadım.

"Birkaç güne." Kucağımdaki kalın kitabı açtığım dolabıma yerleştirdiğimde devam ettim. "Yangın zannettiğinden daha çok eşyasına zarar vermiş, onları düzeltmesi ve ev hakkında bir şeyler düşünmeleri gerekiyormuş."

Minji benimle aynı fikirde olduğunu belli eder gibi kafa salladı.

"Sanırım okulda gerçekten de ciddi şeyler dönüyor."

Donghyuckların evindeyken Jinu'nun kurduğuna benzer cümlesi içimde birkaç duygunun bükülmesine sebebiyet verdi.

Zamanında çok fazla bu duruma sürekli saçmalık damgası vurmuş biri olarak aramızda bu kahraman meselesine en çok kafa yoran kişi bendim, en azından diğerleri bunu dışarıya aksini yansıttığından böyle düşünüyordum. Ne kadar ilginç olduğundan tutun medyum olup olmadığına kadar konuşmuş, sonrasında da gülüp geçmişlerdi.

Ben de dahil herkes yeni yeni anlıyor gibi gözüküyordu, aslında ne kadar önemli bir noktada durduğumuza dair görüşlerimiz değişmişti.

"Geç de olsa fark ettik, değil mi?"

Derin bir nefes alarak son defteri de düzelttiğimde dolap kapağını kapattım ve çıkan ses yüzünden daldığı yerden irkilip bana bakan Minji ile tebessüm ettim. "Bundan sonra daha dikkatli olmalıyız, Minji. Şimdilik takma kafana."

Ben hiç takmıyormuşum gibi söylesem de kimsenin, en azından yeni yeni atlattığı Jinu'dan sonra daha fazla üzülmesini istemiyordum.

"Haklısın, Yifei." Gülümsedi Minji, ardından az önce konuştuklarımızı unutturmak ister gibi ellerini çırptı.

"Ben çok açım, haydi, bizimkiler yemekhaneye gitmişlerd-"

Kafa sallayarak onu onaylayacağım sırada konuşmasını kesmesi üzerine gözlerinin arkamda kalan bir yere doğru yöneldiğini, ardından ifadesine yansıyan şaşkınlığı ile bir an için duraksarken buldum kendimi. Kaşlarım yavaşça kalkarken Minji eliyle omzumu dürttü ve hâlâ bakmayı kesemediği yöne doğru bakmamı ister gibi işaret etti gözleriyle.

Önce başımı sonra bedenimi o tarafa doğru çevirdiğimde biraz fazla uzağımızda, kendi dolabıyla ilgilenen bedeni görmek kesinlikle beklemediğim bir şeydi.

Okulda neredeyse hiç karşılaşmadığımız Lee Jeno, şu anda gerçekten de oradaydı.

Dolabının önünde dikiliyordu. Koyu gri bir kapüşonlu giymiş, üzerine siyah deri bir ceket geçirmişti. Siyah dar pantolonun altında aynı renk botları vardı. Siyah saçları her zamanki gibiydi, en azından bulunduğum uzaklıktan seçebildiğim kadarıyla böyleydi.

there is a superhero in our school 英雄 jenoWhere stories live. Discover now