15.BÖLÜM: SENİN BEN OLDUĞUNU BİLİRİM

En başından başla
                                    

"Yok," dedim aslında tam tersi olsa da, yanıma oturup bardağı uzatırken gülümsedim. "Teşekkür ederim," büyük bardağı avuçlarımın arasına yerleştirdim ve sıcaklığının parmaklarımı ısıtmasına izin verdim.

"Üşüyorsun sanırım?" diye sordu, koltukta arkasına yaslanmış ve başını bana doğur çevirmişti. Gözleri ellerimde takılı kaldığı anda bir şey hoşuna gitmiyormuş gibi kaşlarını çattı.

"Ben değil, sadece parmaklarım," bir elimi kaldırıp parmaklarımı havada salladım, bu hareketime karşın güldü.

"Parmaklarını ısıtmak için eldiven takarsan dalga geçmem,"

"Evin içinde eldiven taktığımı düşününce benim bile kendimle dalga geçesim geliyor,"

"Evde takılamaz diye bir kural mı var?" başını salladı, bana gerçekten de bunu sorgular bir şekilde baktığı için bir bacağımı yere indirip doğruldum.

"Sen neden işe sürekli takım elbise giyerek gidiyorsun, böyle bir kural mı var?" kaşlarımı havalandırıp bu sefer ben ona sorgular bir bakış attım ama Çağan aldırmadan çayını yudumladı ve bana yandan bir bakış attı.

"Böyle bir kural tabi ki de var, yoksa eşofmanla gitmeyi ben de isterdim,"

"Hiçte öyle bir kural yok," deyip omuzlarımı silktim. "Kaldı ki sen patronsun, eşofmanla gitsen bile kimse neden öyle geldiğini sorgulamaz,"

"Patron olarak ben eşofmanla gidersem çalışanlar iki gün sonra bornozla gelir," dedi Çağan, dediği gerçekleşmesi oldukça mümkünmüş gibi bakıyordu. "İnan bana, elamanlarımı çok iyi tanıyorum," bu haline dayanamayarak güldüm. Elbette ki iş yerinde bir giyinme adabı olduğunu ben de biliyordum, amacım sadece ona takılmaktı ama Çağan'ın bu kararlı hali lafı uzatmama engel oluyordu.

"Ben en iyisi şu eldiven işini bir düşüneyim," diye mırıldandım ve çayımdan rahatlatıcı bir yudum aldım.

"Aklıma başka bir öneri daha geldi," dedi Çağan, ona merakla bakarken birden uzandı ve bir elimi tutarak kendi avuçlarının içine aldı. "Soba gibi yanıyorum, benden faydalan," imalı bir şekilde göz kırptı.

Söylediğine gülerek önce ellerimize, ardından ona baktım. Elleri her zamanki gibi sıcacıktı ama içimi daha da ısıtan şey onun bu tavrı olmuştu, sanki elimi ilk kez tutuyormuş gibi garip bir heyecan içinde ona bakarken başımı salladım ve yerimden kayarak ona doğru biraz daha yaklaştım.

Çağan gözlerine yayılan bir muziplikte güldüğünde aklından kurnazca düşünceler geçtiği her halinden belli oluyordu. Zaten bir an sonra tuttuğu elimi kaldırarak parmağımın ucunu ısırmaya başladı, bunu beklemediğim için hızla oturduğum yerde dikleştim ama Çağan parmak uçlarımı tek tek ısırmaya devam ediyordu. Onu durdurmaya çalışsam da gülmekten bir şey diyemedim, kurtulamayacağımı anladığım için uzanıp bardağımı bıraktım, aynı şeyi o da yaptığında hala elimi bırakmamıştı.

"Parmaklarımın ısınma sorununu onları kökünden kopararak mı halletmek istiyorsun?" diye sordum, tabi ki ısırıkları sert değildi ama ben tam tersi bir yüzle ona bakıyordum.

Çağan bu soruma olumlu yanıt verir gibi başını sallayınca elimi ondan çekmeye yeltendim fakat tutuşu sıkı olduğu için kurtulmak bir yana, bedenim ona doğru savruldu. Dengemi sağlamak için boştaki elimle omzunu tuttum, o sırada bana alttan bakış atan Çağan zafer kazanmış gibi kaşlarını kaldırarak gülmeye devam etti. Ne yapacağımı bilemez bir halde onun izlerken bir an sonra sadece işaret parmağımı dişlerinin arasında aldı ve kafasını yana doğru eğerek gerçekten nefes kesen bir yakıcılıkta baktı. Bu haline beğenisi sunmak isteyen kalbim hızlandığı sırada yutkundum ve ona bunu belli etmemeye çalıştım, ardından gözlerimi kısarak ona intikamımı alacağıma dair bir bakış attım.

MESELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin