Azarlandığında halı desenleri çekici gelen çocuk gibiydim. Her dakika toprak daha çekici geliyordu.

"Çıkmalısın Jungkook. Jimin benimle. Endişelenmene gerek yok." Yoongi karşımdaki iri bedenin omzunu nazikçe sıvazladığında kafasıyla onaylar bir hareket sunmuştu.

Bıraktığı silahı ile birlikte yanımızdan yavaş adımlarla ayrılmıştı. Daha ne kadar kötü olabilirdi?! Eğlence anlayışımızın içine sıçılmıştı!

Arkasından bakan gözlerim onun kaybolmasıyla Yoongi' ye dönerken yürümeye devam ettik. Endişemin farkındaydı.

Beni rahatlatmak istiyordu ama her zamanki gibi yakınlık kurmakta zorluk çekiyordu. "Jiminie. Ben seninle devam edeceğim. İçini ferah tut güzellik."

Senin konuşman yeterli Yoongi. Konuşmayı en sevmeyen, ama ağzına en yakışan arkadaşım sensin. Ölene kadar seni dinleyebilirim.

"Tabii. Sen yolu göster şampiyon." Dudaklarıma yerleşen ince gülğmseme ile ona bakarken o da kıvırdı dudaklarını.

"Şimdi ki gideceğimiz ye-!"

"Sikeyim!"

Siktir siktir siktir!!!

Yeşil top ile vurulmuştu. Sendelemesine yetecek kadar sert çıkan atış başını döndürmüş gibiydi. Etrafıma baktım bir süre. Bırakın gölge görmeyi. Duyacak en ufak bir hışırtı bile yoktu.

Sıçtık.

Silahı nişan almak için yüzüme yerleştirerek etrafı taradım. "Neredesin?" fısıltıyla çıkan sesim onu vuran kişiyi tararken umutsuzca geri çekildim. Rüzgar olup gitmiş gibiydi.

"Gitmem gerekiyor."

"Yoongi yalvarırım çıkma."

"Jiminie." dedi silahını yere bırakmadan önce beni omuzlarımdan tutarken. "Bu iki üç yaşındaki çocukların oynadığı bir evcilik oyunu değil. Seninle kalmak istiyorum, sana yardım etmek de istiyorum fakat üç yaşında gibi görevlilerin beni zorla çıkartması hiç hoş değil. Tek diyeceğim şey Taehyung' u bul. Sana yardım eder."

Silahı ağacın altına, yere, attıktan sonra omzuma bir kere vurarak yanımdan ayrıldı. Arkasından Jungkook gibi onu izliyordum.

Sikeyim.

Sikeyim.

Böyle olmamalıydı.

Ben neden vurulmadım? Yoongi' yi karşı takımdan vuran kişi bemi neden vurmadı? Bekleyin ama şimdi.

"Seni vuranın ebesini sikeceğim Yoongi."

"Emin misin Jiminie?"

"Hey! Nerdesin?!" Duyduğum kalın ama yumuşak kahkaha sesi kulağımda yankı yaparken daha da gözlerime yaklaştırdığım nişan merceği ile etrafı taradım.

Esen hafif rüzgarla ağaçların dağılan turuncu yeşil yaprakları dışında bir şey yoktu. Bulunduğumuz yer o kadar boştu ki eko bile yapıyordu.

"Sikeyim seni!"

Mücadele edemem. Yapmam gereken tek şey Yoongi' nin dediği gibi Taehyung' u bulmaktı. Aniden yapabileceğim kadar hızlı bir tepki göstererek buludunduğum yerden kaçmaya başladım.

Ağaçları takip eden dik, yokuş bir toprak yoluna girdiğim sırada yan yan inmeyi denedim. Yerdeki sert kayalar, sık ağaçlar ve kayganımsı toşrak nedeniyle hızlı koşmak zordu.

Ama imkansız değildi!

Oyundan çıkmak bile güzel olurdu! Ama şu anda tek istediğim şey bu deliyle aynı yerde kalmamaktı. Adımlarımı daha da hızlandırırken arkamdan gelen yaprak sesleri daha da geriyordu beni. Artık gerçekten korkmuştum.

"Siktir uzak dur benden!" kesilen adım seslerine rağmen arkama bakamamıştım. Yokuştan inmekle meşguldüm.

Tek lafımla beni dinleyip gitmiş olabilir miydi?

Hayır! Durma ve koşmaya devam et.

Sikeyim.

Hay Siktir!

Aniden kesilen ses içimdeki merakı uyandırırken dayanamadım ve ayaklarımı yan şekilde sürterek durduktan sonra kafamı çevirdim.

Çevirmez olaydım ki aniden gözlerimin önüne gelen sert boya kurşunu yüzünden sendeleyip sert şekilde geriye doğru düştüm. Kafamın sert bir seye çarpması bir yana,

Gözümün kararması diğer yanaydı.

-

"Jimin, Jimin, uyan Jiminie." kafamın sarsılması ile açtığım gözlerim ilk olarak Taehyung' u bulduğunda olanları idrak etmeye çalıştım.

Doğrulurken etrafımda gezdirdiğim gözlerim ile anladığım şey hala paintball sahasında oluşumuzdu. Sadece karışık yerlere yerleştirilen cephanelik klübelerden birinin içindeydik.

"N-ne oldu?"

"Yuvarlanırken kafanı yerdeki hir kayaya çarpmıştın. Emin değilim ama sanırım hızlıca sendelemen yüzünden ayak bileğin çıkmış."

Ayağımı hareket ettirmeye çalıştım. En ufak bir hareket bile acı verirken ağlamak cidden yapabileceğim en iyi şeydi. "Ağlamak istiyorum!"

Cidden bitkindim. Tahta klübenin içinden rüzgar bile geçmezken sadece Taehyung ve benim aceleci mefes alışverişlerim duyuluyordu. "Nasıl buldun beni?"

"Üç yeşilli vurdum. Bayrak yolu yokuşun öbür tarafında diye yürürken önümden yuvarlanarak geçtiğini gördüm. Başta anlamadım fakat sonra Met Hyun' un koşarak gittiğini görünce yanına koştum."

"Sen olmasan ne olacaktı acaba?"

Mutluluğumu ifade eden gülümsememi ortaya sunarken gözlerimi sıkıca kapattım. "Jiminie, bir şey yaptım sanırım." Rahatlamak bana nasip değildi.

En azından bugün.

"Ne oldu Taehyung?"

Adımlarımı arkama yöneltmişti. Hareket ettiremediğim ayağım yüzünden tam arkamı dönemezken bir şey taşıdığını belli eden sesleri ile oraya bakmaya çalıştım.

Kafamı döndürürken gördüğüm şey karşısında dudaklarımı tutmaya çalışarak kıvırmıştım.

"Sanırım onu öldürdüm."




































































Yarın 13 ders ingilizce 🌞

// NUDE \\ JikookKde žijí příběhy. Začni objevovat