Başımı salladığımda son kez Yoesang'a bakıp odadan ayrıldı. Yeosang'ın saçları ile oynarken hafifçe gözlerini aralamış ve etrafa bakınmıştı. Nerde olduğunu kavradığında gözleri beni bulmuştu.

Minik bir gülümseme ile bana bakmış ardından hafifçe doğrulmuştu. "Neden bana üzgün üzgün bakıyorsun Wooyoung? Bu arada şey programa kaçta gidecektik geç kalmadık değil mi?"

Kaşlarımı çattım, bu halde programı mı düşünüyordu? "Ne programı Yeosang? Hiç bir yere gitmiyoruz!" "Neden?"

Şaşkınlık ile mırıldanırken kaşlarımı olabildiğince daha çok çattım. "Yeosang sen bayıldın! Şu haline bir bak iskelet gibi kalmışsın... ne kadardır gizlemeyi planlıyordun bizden?!" Sinirle konuştuğumda gülümsemesini bozmamış artı olarak elimi tutmuştu.

"Ben iyiyim gerçekten yemin ederim size, Yunho inanmıyor ama cidden çok iyiyim. Sadece arada başım dönüyor ve gözlerim kararıyor o kadar."

"O yüzden mi bayıldın? O yüzden mi sürekli kusuyorsun Yeosang!" Yunho sinirle içeri girip bağırırken Yeosang dudağını dişledi. Bunu genellikle ağlamamak için kendini sıktığı zamanlarda yapardı. İnsanların onu ağlayarak görmesinden ölesiye nefret eder, ölümüne savaşırdı.

"İyiyim diyorum? Bir iki kere kusmuş olabilirim, mideme bir şey dokunmuş-"
"Yalanı kes Yeosang, hastaneye gideceğiz ve muayene olacaksın."

Yeosang başını hızla iki yana sallayıp ayağa kalktı. "İyiyim diyorum, iyi olmasam böyle ayağa kalkabilir miyim?"

Bir kaç adım atıp çocuklara bakarken, çocuklar inanmamış gibiydi. Ama Yeosang hiç o zayıf çocuk gibi değildi. Gerçekten ya çok iyi rol yapıyordu ki, benim tanıdığım Yeosang asla rol yapamazdı.
Ya da gerçekten iyiydi.

"Neyse ne, doktordan iyi olduğunu öğrendiğimiz zaman görürüz iyi misin değil misin." Yunho itiraz istemeyen sesi ile konuştuğunda Yeosang başını sallamıştı.

"Böldüğüm için üzgünüm ama, Program sahibi bay Yang, Gerekirse Yeosang gelmesin ama programı iptal edemeyiz dedi."

"Ben iyiyim bende geleceğim." Menajer Yeosang'a bakarken Hong hyungun sesi ile ona döndü.
"Yeosang'a bakma o gelmeyecek!"

"Hayır hyung geleceğim. İyiyim diyorum! Neden bana inanmıyorsunuz?!" Sinirle bağırdığında herkes sessiz kalmıştı.

Sanırım gerçekten iyiydi.

Yeosang

Hepsi odadan kovarak çıkarmış ve hazırlancağımı söylemiştim. Yunho hyung ne kadar kalmak istesede onu da dışarıya çıkartıp hızla kapıyı kaptıp kilitledim.

Derin nefes alırken hızla yere çökmüştüm. Onlara güçsüz olduğumu göstermek istemiyordum. Ben iyiyken yanımda değillerdi, kötüyken yanımda olsalar ne yazardı ki? Ben tek başıma kalkabilirdim bu lanet şeyin altından.

"Yeosang, 10 dakika oldu... kapıyı açar mısın?"
Seonghwa'nın sesi kulaklarıma dolduğunda yavaşça ayağa kalkıp kapıyı araladım. Yüzüme kocaman bir gülümseme koyup Seonghwa'ya baktım.

"Efendim hyung?"
"Gelebilir miyim? Lütfen..."
başımı hızla sallayıp kapıyı tamamen araladım. O içeriye geçerken bende kapıyı kapatıp yatağa ilerledim. Elime aldığım kazağı ona doğru tuttum.

"Sence bu nasıl hyung? Bunu giymek istiyorum.."
"Yeosang şunlar kenara bırak ve yanıma gel."

"Hyung ben iyiyim! Tamam zayıfladım ama, sanırım biraz midem küçüldü. Ama gerçekten çok iyiyim. İyi olmasam ayağa böyle kalkıp size karşı gelebilir miyim?"

Leucémie ~seongsang~ ✓Where stories live. Discover now