''Hyung, sevgilim var benim. Hem de Taehyung benim sevgilim.'' gözlerini devirdi bana kıkırdadım onun bu haline.

''Biliyoruz, Jimin. 2 gündür 3000 defa dedin bunu.'' güldüm yine ona. Kahvemden bir yudum aldığımda masamızın yanına gelen bedenle ikimizin bakışları oraya kaydı. Direkt tanımıştım gelen kişiyi ve heyecanlanmıştım açıkçası.

''Park Jimin, değil mi?'' hemen ayağa kalktım.

''Evet ve siz de Min Yoongi.'' dişlerini gösterecek şekilde güldüğünde ben de gülümsedim. Namjoon hyung bize hala merakla bakıyordu.

''Oturun lütfen.'' yanımıza oturduğunda hızlıca hyunga döndüm.

''Hyung, Min Yoongi Taehyung'un kuzeni.'' anlarcasına başını sağa sola salladı ve Yoongi hyungla tanıştılar.

''Umarım rahatsız etmiyorumdur. Sizi görünce gelmek istedim.''

''Hayır hayır. Rahatsız etmiyorsunuz.'' Min Yoongi resmen bir kaç gün önce Taehyung'un yanındaydı ve bu garip hissettiriyordu.

''Beyler, aslında sizli bizli konuşmasak her şey daha iyi olacaktı.'' Namjoon hyunga katılıyordum ve Min Yoongi de onayşarcasına kafasını sallamıştı.

''Aslında bende size vermem gereken bir kaç bir şey var.'' kaşlarım çatılmıştı anında çünkü tam olarak ne dediğini anlamamıştım.

''Taehyung gönderdi hepsini.'' ağzım şokla açılırken Namjoon hyungun yüzünde hınzır bir gülümseme vardı.

''Ev adresini verirsen akşam getirebilirim sana. Ya da bir kaç saate.'' konuşma yetimi kaybetmiştim resmen. Taehyung'un beni düşünerek bir şeyler göndermesi kalbimi ağrıtımıştı. Yoongi hyung bana cevap vermem için bakarken konuşamıyordum. Neyseki Namjoon hyung olaya el atmıştı.

'' Kusura bakma lütfen transa geçti o. Okulun yurdunda kalıyoruz. Oraya getirsen iyi olur.''

''Öyle mi, bende yurtta kalıyorum. O zaman akşam görüşürüz benim gitmem gerekiyor, arkadaşlarım bekliyorda.''

''Tabii. Görüşürüz.'' Yoongi hyung benim bu halime gülerek gittiğinde arkasından zar zır görüşürüz diye mırıldanabildim. Namjoon hyung koluma vurduğunda irkilmiştim.

''Ciddi anlamda umutsuz vakasın, Park Jimin. Çocuğa aptal gibi baktın anca.''

--

Odamdaydık. Ben, Jeongguk, Namjoon hyung ve Yixing odanın ortasındaki kutuyu izliyorduk. Yoongi yaklaşık iki dakika önce kutuyu bırakmış gitmişti.

''Aşırı gerildim ben, neden?'' Yixing sonunda sessizliğimizi bozmuştu.

''Of evet. Aç hadi Jimin!'' Yixing'in masasından maket bıçağını aldım ve koliyi açmaya başladım. Üçü de beni heyecanla izliyor, arada ise içeceklerini yudumluyordu.

''Bu koli olmasaydı Jimin'in hayal aleminde yüzdüğünü düşünücektim,'' diye mırıldandı Namjoon hyung. Diğerleri gülerken ben ona dil çıkardım. Koliyi açtığımda burnumuza harika bir koku yayıldı. Bu kokuyu duyumsamak gözlerimin dolmasına yetmişti bile. En üstte yumuşak gri bir sweatshirt vardı ve buram buram kokuyordu. İstemsizce burnuma bastırdım sweatshirtü. Altında ise beyaz üzerinde Celine yazan tişört vardı. Bu tişörtü biliyordum. Taehyung'un en sevdiği tişörtüydü ve şu anda benim ellerim arasındaydı. Yutkunamadım bi an. Bizimkiler gülüşmeyi kesmiş beni izliyordu.

Kolinin içinde bir kaç kutu daha vardı. Birisini açtığımda bir çok takının olduğunu görmüştüm. Daha çok kelebekliydi. Güldüm ve o an bir damla yaş akmıştı bile. Elimin tersiyle yaşı sildim ve açılmamış paketteki parfümü aldım. O an anlamıştım kendi parfümünün aynısından göndermişti bana sırf onun kokusunu duyumsayabileyim diye. Altta bir kutu daha vardı ve onun ne olduğunu anlamamıştım. Diğer kutuda ise Taehyung'un fotoğrafları vardı. Bir de konuşmalarımızdan kalan ekran görüntüleri. Kutunun en altında ise büyük bir kutu vardı. Ağlamamı durduramıyordum. Taehyung'un bozuk Korecesiyle yazılmış bir nottu. Gözlerimi kurulamaya çalıştım ve derin bir nefes aldım.

Montana / VminWhere stories live. Discover now