10. BÖLÜM: "Geçmeyen Geçmiş"

Start from the beginning
                                    

Perla’nın başı istemsizce omzuna meylederken, bakışları genç adamın gülüşünün etrafında dolaşmaya başladı. Bir doksanlık ağabeyinden sonra gördüğü en uzun adam olan Efraim, siyahiydi. Perla, onu enfes bir çikolataya benzetiyordu. Genç adamın kaşları seyrekti ve çekik gözlerinin siyah bir bilyeden farkı yoktu. Perla ellerini karnının üzerinde birleştirdi. Farkında olmadan sallanmaya başlarken, Efraim’in geniş kanatlı burnundan aşağı kaydırdı bakışlarını. Dudakları, gördüğü en kalın dudaklardı. Ve en güzel.

“Hey,” dedi, gülümsemesi büyüyen Efraim. “Daldın yine, Perla.”

Perla şoktan çıkmış gibi irkilerek kendine geldi. “Ben…” Yine Efraim’e dalıp gittiği için içten içe kendini azarladı. 

Mantığı, Efraim tam yirmi üç yaşında, diye haykırdı. Duyguları ise yakında on dört yaşına gireceğini hatırlattı.

Mantığı bu kez Efraim’in kendisinden tam on yaş büyük olduğunu söyledi. Yani ağabeyinden bile büyüktü!

Duyguları cevap vermekte gecikmedi. Efraim ağabeyinden sadece bir yaş büyük…

“Sen… iyi misin?” Efraim mırıldanan Perla’ya dikkatle baktı. “Ne söylediğini anlamıyorum.”

Perla hızlıca yutkundu ve kendini konuşmaya zorladı. “İyiyim Efraim.” Hiç istemese de ekledi. “...ağabey.”

Tulumba sırasındaki genç bir kız Efraim’i süzüyordu. Perla bunu fark etmekte gecikmedi ancak fark ettiği daha sinir bozucu bir şey vardı ki, Efraim’in çapkın bakışları da o kıza karşılık veriyordu.

Perla sesli bir şekilde boğazını temizledi. Efraim kendisine göz kırpan kıza aynı karşılığı verdikten sonra on üç yaşındaki Perla’nın başını okşadı. “Ne haber ufaklık?”

“Nasıl olduğumu az önce söylemiştim,” dedi genç kız, sebebini kendisinin de bilmediği bir kızgınlıkla. “Ve görüyorum ki, sen de iyisin.”

Efraim bakışlarını yalnızca Perla’ya odakladı ve anlamaya çalışır gibi baktı. “Bir şeye mi kızdın sen?”

Perla omuz silkti. “Hayır.”

“Doğru ya,” Efraim ellerini birbirine vururken, Perla’nın kalbi endişeyle çarptı. Yoksa… “Taş köyde sıkılıyor olmalısın. Bu çok normal, şimdi en deli zamanların.” Hafifçe kızın burnuna dokunduğunda, Perla’nın çimen yeşili gözleri kocaman oldu. “Şansına küs ufaklık. Antika ağabeyin  bu köyden gerekmedikçe adımını atmıyor. Biliyorsun, dışarıdaki işleri için onun ayakçıları bizleriz.”

Perla derin bir nefes verirken, başını salladı. “Öyle. Halimden şikayetçi değilim.” Başını yukarı kaldırdı ve kızıl gökyüzünün her karışına memnun gözlerle baktı. “Burayı seviyorum.”

“Zaten,” Efraim’in dudaklarında tatlı bir tebessüm vardı şimdi. Birlikte eve doğru yürümeye başladılar. “Hiç şikayet ettiğini görmedim. Yine de sana bir teklifim var?”

“Teklif mi?” Perla heyecanlanmıştı. Bir süredir Efraim’i her gördüğünde olduğu gibi… “Ne teklifi?” diye sordu sakin görünmeye çalışarak. 

“Yarın akşam Kimpras ormanında bir davet gerçekleşecek. Tahmin edeceğin gibi ağabeyin katılmaz ama belki sen bizimle gelmek istersin.”

Perla, genç adamın teklifi karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Davet mi? Daha önce hiç davete katılmamıştı. Genç kızlığa henüz adım atmış bir çocuktu ve yetişkinlerin katıldığı davetlerde nasıl davranılması gerektiğini bilemezdi. “Şey… Bilmiyorum. Sanırım ağabeyim izin vermez.”

KIZIL GECE +18Where stories live. Discover now