Pizzaları fırına koyup masayı açmış, dakikalar sonra beraber sessizce yemişlerdi çünkü ikisi de konuşamayacak kadar acıkmışlardı.

Pizzayı yedikten sonra Chan gidip dişlerini fırçalamış, arkasından gelen Minho avucunun içi gibi bildiği evin dolaplarından temiz diş fırçası çıkarmıştı. "Benimki mavi."

Chan göz devirerek ağzındaki köpüğü tükürdü. "İlk olarak bütün mavileri aldığın için asla mavi kullanamıyorum. İkinci olarak bu evde senden başka kim gelip gidiyor da uyarı yapıyorsun? Anneminki elektronik zaten."

"Sırf benim için mavi olan ikili kutulardan alıp maviyi kullanmıyorsun ya, düşüyorum buna." Minho gülerken Chan ağzını çalkalamış onun poposuna vurmuştu.

"Odama geçiyorum."

"Annen uzay gemili nevresimlerini kenara bırakmış bu arada, kadına da rezil olduk."

"Ben sana rezil oluyormuşum gibi hissediyorum." Chan odasına geçtiğinde Minho gülmüştü.

Mavi, üzerinde yüzlerce uzay gemisi olan temiz nevresime bakıp göz devirmiş, yatağına girip telefonu eline almıştı.

Tek el oynamak için girdiği Among Us bitmeden Minho gelmiş, sevgilisinin yanına uzanıp elini okul kıyafetinin altından sokup karnını okşamaya başlamıştı.

"Bence kırmızı."

"Neden?"

"Çok şüpheli, oradan oraya koşturu- ventledi! İhbar et çabuk." Chan heyecanlanan sevgilisine bakıp gülerek acil duruma basmış, hızlıca yazmıştı.

Kırmızıyı uzaya fırlattıklarında oyun bitince Chan elindekini kenara bırakıp yan dönerek sevgilisinin yanağını okşadı. Yan döndüğü için Minho'nun eli belinin üzerindeydi artık.

"Güzelim ha?"

"Ağzımdan kaçtı."

"Ağzına bir ayar vermek gerekiyor." demiş ve Minho'nun cevap vermesine zaman bırakmadan onu öpmeye başlamıştı. Minho uzun süredir almadığı kadar ateşli bir öpücükle şaşırsa da saniyeler içinde ayak uydurmuş, üzerine doğru eğilen sevgilisi yüzünden sırt üstü dönmek zorunda kalmıştı.

Chan'ın soğuk elleri Minho'nun sıcak teninle dolaşmaya başlarken Minho tuttuğu nefesini bırakarak geri çekilince inler gibi bir ses çıkarmıştı.

"Bir yerini mi acıttım?" dedi Chan telaşla.

"Hayır, nefesimi kestin. Uzun süredir öpüşmüyoruz böyle." dedi Minho nefes nefese. Chan onaylamış, yüzünü boynuna bırakırken Minho'nun başlarının altındaki yastığı dikleştirip kendilerine daha geniş bir alan bırakmasına gülerek geri çekilmiş ve dizlerinin üzerindeyken gömleğini çıkarmaya başlamıştı.

Minho bir çırpıda boynundaki kravatı çıkarıp kenara atmış, gömleğinin birkaç düğmesini açıp tişört gibi çıkararak onu da aynı yere bıraktıktan sonra yatağa geri uzanmıştı.

Chan üzerine eğilmiş, beklemediği bir şeyi yaparak genci yan çevirmişti. Minho onun dudaklarını belindeki büyük kısmı kapanmış yarasında hissedince gülümsedi.

"Acımıyor değil mi?"

"Kanaması olmuyor bile artık, iyiyim."

"Canını yaktığım an söyle, sana zarar vermek istemiyorum." Minho onaylarken Chan bacaklarının arasına girip eğilerek vücuduna öpücükler bırakmaya başladı.

Yavaş yavaş aşağıya kaymış, pantolonunun düğmesini açarak kasığına kadar öpecek alan oluşturmuştu kendine. Minho uzun süreden sonra kasıklarında hissettiği nefesle yutkundu. Son bir buçuk aydır doğru dürüst beraber olamamaları, şimdi onun içini titretiyordu.

Chan sakince onun pantolonunu çıkardığında Minho titrek bir nefes aldı.

Chan dudaklarını tenine sürterken gülmüş, ıslak öpücüklerini sevgilisinin bel kemiğine bırakmaya başlamıştı.

Minho ellerini onun saçlarına atarken Chan iç çamaşırını da sıyırıp Minho'yu kıyafetsiz bırakmıştı. Nefesini ona üflediğinde rahatça Minho'yu uyarabiliyordu. Kendi pantolonunu açarken öptüğü yer Minho'nun irkilmesine sebep oldu.

"Bacaklarımın içlerini öpme."

"Seviyorum."

"Ama uke gibi hissettiriyor." derken öpmemesi için bacaklarını birbirine bastırmıştı.

"Ne önemi var uke veya seme olmanın? Ben seni seviyorum, dahası var mı bunun?" demiş, sevgilisinin bacaklarını ayırmıştı. Minho onaylayarak ona izin verirken Chan kollarını bacaklarına sarıp dudaklarını tamamen bacak arasında gezdirmeye başladı.

"Annem gelmeyecek, eminiz değil mi?"

"Kalacağını söyledi, extrem bir durum olmazsa yarın öğlene anca gelir."  Minho onaylamış, dirseğinden destek alarak doğrulup elini sevgilisinin sarı saçlarına atıp hiç de nazik olmayan bir şekilde onu yüzüne doğru çekince Chan dengesini anca toparlamıştı. Minho beklemeden onu öpmeye başlarken Chan onun belini kavramış, kendisine çekerek öpmüştü. Hala saçını sertçe tutan eli görmezden gelip parmaklarını sevgilisinin boştaki elinden geçirerek yatağa yasladı.

"Cause if you, cold for you here and now let me..." diye mırıldandı Chan hafifçe geri çekilip. Minho nefes nefese ona bakarken Chan saçındaki eli yavaşça kavrayıp Minho'nun başının yanına yerleştirdi ve onu da tutup iki elini de yatağa bastırdı.

Minho elini üstündekinin avucuna iyice yerleştirip gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Chan öylece dururken sadece şarkı mırıldanıyordu.

"Neden duruyorsun?"

"Hasta yatağından bile çıkmadın, aşırı hareketsizdin bu yüzden yoruluyorsun. Dinlen biraz."

"İyiyim." dedi Minho gülümseyerek. Chan'ın her an onu düşünmesine bayılıyordu. Üstelik hissettiği kadarıyla hiç de sakin bir zamanda değildi, oldukça zorlanıyordu.

"Biraz böyle duralım, bekleyebilirim." dedi Chan onun boynuna minik bir öpücük bırakırken. Minho onaylamış, Chan'ın ona tanıdığı fırsatı değerlendirdikten sonra kalçasını kaldırıp hafifçe sürtünmüştü.

"Hadi."

"Ses çıkarmamak için kendini sıkarsan bozuşuruz." dedi Chan dudakların sevgilisinin kulağının altına sürterken.

Onayladıktan saniyeler sonraki kendini sevgilisinin kucağında bulmuştu. Chan belini sıkıca kavrarken Minho dudaklarını aralayıp nefesini bırakarak inledi.

"Ellerin inanılmaz soğuk." dedi onun parmaklarını kalçasının içinde hissederken. Chan gülümsemiş, işine devam edip bir süre sonra odayı Minho'nun inlemelerinin doldurmasına izin vermişti.

love with fight [MinChan] Where stories live. Discover now