20

4.3K 378 306
                                    

hanimiş benim bol bol yorum atan okuyucularım? ceee~ buradaymışlar~

xçödşsösşs

gün içinde vaktim olursaa both'a bölüm atacağım ama şimdi kandırmacaya devamm

ne isteyeceğimi biliyorsunuz >.< iyi okumalar bu çar köpke gibi çalışmaya gidiyor inş

Felix kendini yorgunlukla yatağına attığında Jeongin de yere oturmuştu. Felix başını kaldırıp ona baktıktan sonra tekrar yattı. "Gelsene buraya."

"İyi böyle."

"Gelsene çocuk." Jeongin kalkıp yatağa oturduğunda Felix ona doğru dönüp elinin üstüne yatarak gülümsedi. "Teşekkürler."

"Ne yaptım ki?"

"Ağır şeylerin hepsini kaldırdın. Ayrıca çok eğlenceli bir temizlikti." Jeongin gülümseyerek uzanıp çocuğun alnına düşen saçları geriye ittirdi. "Ben de çok eğlendim."

İkisi sessizce birbirlerini izlerken Jeongin dirseğinden destek almış, Felix'e üstten bakmaya başlamıştı. "Özür dilerim."

"Niçin?"

"Birinci sınıfta hoş şeyler yaşamadık. O dönemler diş telli ve cılız bir çocuk olduğum için dışlanıyordum, Changbin'i kaybetmek istemediğim için homofobik gibi davrandım ve sonuç olarak seni çok kırdım. Fiziksel zarar da verdim. Özür dilerim. Beni affetmeni istiyorum çünkü senden hoşlanıyorum, affetmen için her şeyi yapacağım."

"Yaptın zaten, Daddy's Lil Monster." Felix gülerken Jeongin de sırıtmıştı. "Tartışmayalım bunu, sensin Lil Monster."

"Affettim seni çoktan. Bu sene bana defalarca yardım ettin. Ben ittikçe sen geri geldin ve pes etmedin. Yeterince gösterdin beni sevdiğini. Sıra bende." Felix uzandığı yerde emekler hale gelip Jeongin'i omzundan itip yatağa sırt üstü uzanmasını sağladıktan sonra dolgun dudaklarını gencin ince dudaklarına bastırırken yavaşça üzerine çıkmıştı.

Jeongin ellerini üzerindeki gencin beline yerleştirip onu sararken Felix onun sarılmasıyla dengesini kaybedip üzerine düşünce gülmüştü. "Acıdı mı?"

"Ne sanıyorsun sen kendini? Hafifsin gayet." Jeongin üzerine uzanan gence sırıttı.

"Benimle çıkar mısın Yang Jeongin?" Felix kollarını çocuğun başının iki yanına yasladığında Jeongin onayladı. "Dünden razıyım ben."

"Biliyorum, formalite icabıydı." İkisi de gülerken Jeongin başını kaldırıp gencin yanağını öptü. "Dalin kokuyorsun resmen."

"Abart." Felix diğerinin üzerinden kalkıp yatağa bağdaş kurmuş, yarının ders programına bakmıştı.

"İlk iki saat İngilizce. Benim o derse ihtiyacım yok." Jeongin'e döndü. "Senin var ama dinlemiyorsun bile. Kahvaltıya gidelim mi, ikimiz?"

"Bu bir randevu mu?"

"Evet, randevu."

"Gidelim."

"Güzel."

"Güzel." İkisi gülerken Jeongin saate bakıp iç çekti. Biraz daha kalırsa Felix'in ailesini yemeğe devam etmek zorunda bırakacaktı. "Gideyim ben."

"Yemeğe kal." Felix ayağa kalkan çocuğun peşinden kalkmış onunla kapıya yürümüştü.

"Yorgunsunuz zaten, zahmet çıkarmayayım." Jeongin gülerek kapıyı açarken Felix peşinden yürümeye devam ediyordu.

"Sen bilirsin ama kal."

"Daha sonra." diyip gülümseyerek porselen bebeğinin yanağını sıktı. "Yatıya da kalırım." diyip göz kırptığında Felix gülmüş ona kapıya kadar eşlik etmişti. "Sarılır uyuruz."

love with fight [MinChan] Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz