24.BÖLÜM

32.6K 1.1K 805
                                    

Kulağımdaki uğultular eksik olmuyordu. Başım, başım da ağrıyordu. Gözlerimi aralamaya başladım. Kipriklerim birbirlerine yapışmış, sanki açılmamak için direniyor gibiydi.

Etrafıma baktığımda, gözlerimi oldukta şirin bir odada açtım. Odaya korkarak bakıyordum. Bir an Yağız'ın bana kötü bir şey yapıp yapmadığını merak edip karşımdaki aynaya koştum.

Üzerimdeki battaniye dengesizce savrulurken ben ise aynada kendimi kontrol etmekle meşguldüm. Görünüşe göre her şey normaldi. Duvardaki saate baktığımda, akşam 8'di.

Son yaşadıklarım ve öğrendiklerim beynime akın etmeye başladı. Yağız beni seviyordu. Efsun ve Serhat bunu yıllardan beri biliyorlardı. Ve ben bir ahmak gibi hiçbir şeyin farkında bile değildim.

Yılın aptal ödülünü bana vermeleri gerekiyordu. Efsun'un dostum olduğunu sanmıştım ama yanılmışım. Allah bilir daha neler saklamıştı benden. Oda oldukça büyüktü. Her ne kadar Yağız'ın odası gibi büyük olmasa da.

Yağız'ın evinde olduğuma emindim. Çünkü bu oda onun evini anımsatıyordu. Büyük cama yaklaştığımda, gördüğüm bahçe ile buranın Yağız'ın evi olduğunu doğruladım. Gardrobun tam karşısındaki duvarda bir gökkuşağı posteri vardı. Bu odanın bir kıza ait olduğu çok belliydi.

Buradan hemen çıkmalıydım. Şifonyerin üstündeki çantamı aldım. Ayaklarımdan çıkartılan ayakkabıları da aceleyle giydikten sonra odadan çıktım. Etrafıma bile bakmadan hızlıca merdivenlerden indim. Umarım evden çıkmaya çalışırken burada kaybolmam diye düşündüm.

Ev çok büyüktü ve kaybolmam an meselesiydi. Merdivenlerden indikten sonra etrafa bakınmaya başladım. Görünürde hiç kimse yoktu. Kapıya doğru sessiz adımlarla ilerledim. Kapının önüne geldiğimde, kapının kulpunu çevirdiğimde kapı açılmadı. Çünkü kilitliydi.

Acaba anahtarlar buralarda mı? Diye gözlerimi çevremde gezdirdim. Aradım taradım ama bulamadım.

"Bunu mu arıyorsun?" Dedi. Arkama ürkekçe dönüp baktığımda, Yağız elinde anahtarı sesli bir şekilde sallıyordu. Hiçbir şey demeden ona bakıyordum.

Yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı. İçimden dua etmekten başka bir şey yapamıyordum. Büyük adımlarla yanıma çoktan gelmişti. Anahtarı bana doğru uzattı.

"Al hadi gitmene izin veriyorum."
Hiç düşünmeden elimi ona doğru uzattım ve anahtarı alacakken, geri çekti.

Ardından bir kahkaha koyverdi. Boş evde kahkahası yankılanırken, çaresiz bir şekilde ona bakıyordum.

"Üzgünüm Elvin. Gidemezsin çünkü artık buraya aitsin" dedi katılaşmış gözlerini gözlerime dikerek. Deli olduğuna kesinlikle kanaat getirmiştim artık. Çok dengesizce davranıyordu.

Bu kadar saçmalaması beni bezdirmişti. "Ne diyorsun sen Yağız! Hemen aç kapıyı" diye çıkıştığımda, yüzüme dikkatlice baktı.
Ayrıca beni sevdiğini iddia ediyordu değil mi? Nereden görmüştü ki beni? Ben neden onu görmemiştim?

Tekrar histerik bir şekilde kahkaha attı. Kahkahası çok acımasız ve canideydi. Bana doğru yaklaşmaya başladı. Eş zamanlı olarak bende gerisin geri adım atmaya başladım. Sırtım kapıyla buluştuğunda ellerini her iki yanıma, kapıya yasladı.

"Bu dediğin asla olmayacak. Çünkü sen benimsin ve buna asla izin vermem."

Yüzümü delip geçen nefesi ile tiksintiyle ona baktım. Çok fazla yakınımdaydı. Ellerimi onun göğsüne koyup ittirmeye çalıştım ama o çok güçlüydü.

Yerinden kıpırdamadı bile. Ellerimi ellerine kenetleyip:
"Bu minik ellerle beni mi durdurmaya çalışıyorsun?" Dedi alaycı bir şekilde.

Alnımın önüne düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Moralini bozmak istemezdim ama..." gözlerime uzunca baktıktan sonra şekilli dudakları hareketlendi.
"Ama sonsuza kadar benimsin Elvin."
Artık sabrım kalmamıştı. Bana Elvin diyip duruyordu. Bunu da nereden uydurmuştu?

İÇİMDEKİ TUTSAK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin