42 - AWAKE

2.8K 269 175
                                    

42 - AWAKE

Jennifer bin ısrarla gittiği evinde kalmak istemiyordu. Sirius, Regulus'un yanındaydı ve Sirius'un yanındaki Remus'un da orada olduğunu biliyordu ancak güvenemiyordu işte. Regulus'u kendi gözüyle görüp, onu izlemeliydi. Başka türlü onun hala nefes alıp verdiğine inanamazdı.

Her an Regulus ellerinden kayıp gidecekmiş gibi hissediyordu ve bu nefes aldırmayan hisse engel olamıyordu.

Yattığı yatakta dört dönüyordu. Bu yatağa daha önce hiç Regulus olmadan girmemişti ve bu ilkin yaşanmasından hiç hoşlanmamıştı. Sesli bir nefes verdi ve sırt üstü yatıp tavana dikti gözlerini. 

Sabaha kadar yarı uyanık uyuduğu bir uykudan ötürü enerjisi düşük kalkmıştı ancak bir an önce St. Mungo'ya gitmesi gerekiyordu, bu yüzden kendini yataktan kazıya kazıya dolabın önüne geçti ve üzerini hızlıca değiştirdi.

Sarı dalgalı saçlarını fırçayla tarayıp aşağı indiğinde hazırlanmış kahvaltı sofrasını gördü. Normalde kahvaltının yüzüne bakmadan çıkardı evden Regulus'u görebilmek için ancak artık bazı şeyler değişmişti.

Hamileydi ve bebeğe iyi bakması gerekiyordu. Regulus beklemek zorundaydı.

Bu düşünceler içerisinde masaya oturup kendini hızlıca doyurmaya başladı. Fazla vakit kaybetmeden yediği yumurtayı yarım bırakıp balkabağı suyundan koca yudumlar aldı. Doymamış olsa bile kahvaltının onu idare edeceğini biliyordu, o yüzden yerinden kalkıp evden çıkarken içi daha rahattı.

St. Mungo'ya kendi başına gelip bildiği kata çıkarken Regulus'un uyanmış olması için içinden dualar ediyordu. Gri gözlerindeki hayat pırıltısını görmekten başka hiçbir şey istemiyordu. Tüm negatifliklerin hayatlarını artık terk etmesini istiyordu.

Regulus'un yatağının başına geldiğinde Sirius'un yandaki koltukta uyukladığını görüp gülümsedi. Başı önüne eğilmişti, dalgalı uzun saçları yüzünü kapatıyordu ve yayıldığı koltukta epey rahatsız gözüküyordu.

Remus'u görmedi, muhtemelen bir şeyler içmek veya kahvaltı yapmak için yanlarından ayrılmıştı. 

Yataktaki bedene döndüğünde hala uyuduğunu görüp yüzünün düşmesine engel olamadı. Dudaklarını dişleyip ona endişeyle bakarken ya hiç uyanmazsa sorusu yine zihnini meşgul etmeye başlamıştı.

Snape'in attığı lanetin ne olduğunu kimse bilmiyordu. Açtığı derin yaralar kapatılmış olsa dahi kaybettiği kan oranı onu az kalsın öldürecekti. Jennifer'ın içinde Snape'e karşı daha önce hiç duymadığı büyük bir nefret vardı ancak nefretini dizginliyordu, neticede Regulus'un ona ihtiyacı vardı.

Kontrole gelen şifacıyı uzaktan gören Jennifer heyecanla yanlarına gelmesini bekledi. Saman sarısı saçlarını sımsıkı bir topuz yapmış kadın yatağın önüne gelince Jennifer'a "Günaydın Bayan Black." dedi.

Genç kadın gülümsedi. "Günaydın." Gözleri tekrar kocasına dönmüştü. Yüzünün rengi biraz olsun gelmiş olsa da hala kötü gözüküyordu. "Nasıl?" diye sordu merakla. "Uyanmış olması gerekmiyor mu?"

"Gerekiyor." dedi kadın, gözleri Regulus'u süzüyordu. "Uyku iksirine rağmen bedeni yorgunluğunu tam atamadıysa uyumaya devam ediyor olması normal."

Neredeyse son bir yıldır yaşanan şeyler göze alındığında Regulus'un yorgunluktan başka bir şey hissetmediğine emindi Jennifer.

"Anladım." diye mırıldandı. "Ama... İyi değil mi? Yaraları sıkıntıda değil yani?"

Kadın anlayışla gülümsedi. "Kocanız tamamen sağlıklı Bayan Black, içinizi ferah tutun." Yanındaki güzel kadının masmavi gözlerindeki ışıltılı bakışı görmüştü, tedirginliği ise uzaktan bile belli oluyordu.

𝐁𝐄𝐓 𝐎𝐍 𝐇𝐄𝐑「Regulus Black」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin