Merman ᵛᵒˣᵗᵒ

[1]

Böyle bir denizkızıyla karşılaşırsak onu rahat bırakmamız ve üzerinde araştırma yapmamamız konusunda beni uyarmıştı.

Onu "cehennemden gelen kötü ruh" diye tarif etmişti.

Ancak ben Çinli değilim ve Çin kültürünü de anlamıyorum. O yüzden pek de umursamıyorum.

Güverteye taşınınca yanına yaklaşıp dikkatlice diz çöktüm. Doğru miktarda anesteziyi kuyruğundan enjekte ederken gözlerimi kuyruğundan alamıyordum. Kırmızı renkli pulların bazı yerlerinde mavi siyah gibi renkler parıldıyordu. Muhteşemdi. Cesurca kuyruğuna dokundum.

Balık kuyruğundaki pullar diğer balıklarınki gibi değildi. Hatta bir yunusun derisinden bile daha pürüzsüz ve ince hissettiriyordu. Biraz da insan derisine benziyordu, ince bir zarla sarılı insan bacağı gibi.

Ellerimle kuyruğunun ucuna doğru inerken elimde bir acı hissettim. Dikkatlice bakınca kuyruğunun ucuda dikenler olduğunu görünce şaşırdım.

Parmağımdaki kan kuyruğa damladı ve sanki emilmiş göz açıp kapayıncaya kadar kayboldu.

Aniden denizkızı şiddetli bir mücadele verdi. Kuyruğu inanılmaz bir hızla bana doğru kıvrıldı ve bir piton gibi bileğimi sardı. Hemen kendimi geriye çektim ve bileğimi kurtardım. Olduğum yerde donakaldım.

"Sen aptal misin?"

Alban beni yerden kaldırdı. Elimdeki anesteziyi alıp  beni denizkızından uzağa ittirdi. Kuyruğa bastı ve elindeki anestezinin hepsini enjekte etti.

"Yapma! Bu miktar köpekbalıkları için. Onu öldüreceksin!."

Onu ne kadar uyarmaya çalışsam da çok geçti. Hepsini enjekte etmişti. Kuyruk yavaşça hareket etmeyi bıraktığında panikledim ve vücudundan ağı çıkarmadan önce Alban'a vurdum.

Ellerim heyecan ve korkudan titrerken ağı çıkarmaya çalışıyordum. Ağ açıldığında denizkızının tüm vücudu ortaya çıkmıştı.

O anda onun bir kızdan çok erkeğe benzediğini düşünmüştüm.

Bedeni eğilmiş, yüzü yana dönük, saçları boynuna ıslak bukleler halinde dökülmüş yatıyordu. Yüzü pek görünmüyordu. Saçları yüzü keskin çenesine kadar kapatmıştı.

Bakışlarım aşağıya doğru kayarken vücudun yapılı ve kaslı olduğu fark ettim.

Vahşi bir su canavarı gibiydi. Hatta bir anda köpekbalığı gibi üstüme atlamasından korktum ve bir adım geriledim.

Gözlerim istemsizce karnının altına baktı. Orada hafif bir şişkinlik vardı. Aşağıya doğru büyüyen yassı bir zarla sarılmış karın kaslarının altında, kasıklarında küçük bir açıklık görülüyordu.

Bu sanırım yunuslarla benzer bir durumdu. Sadece çiftleşme sırasında üreme organı ortaya çıkıyordu. Fakat aklımda başka sorular dönmeye başladı.

Üreme sistemleri insanlar ile benzer mi? Üreme süreçleri de insanlar gibi mi?

Her ne kadar bana biraz önce saldırmış olsa da korku içimdeki merak dürtüsünü durduramadı ve hemen burada basit bir inceleme yapmak için el fenerimi çıkardım.

Fenerimi açtım, tam ışığı suratından bedenine çevirecekken yine ani bir hareket yaptı. Bu ufak bir hareket olsa da Shu herhangi bir ani saldırıya karşı önüme geçtiğinde biraz geriledim. Ancak başka hareket gelmedi.

Bu hareketlenme sayesinde yüzündeki ıslak saçları biraz kaymıştı ve bir gözü görünüyordu. Gözbebeği açık sarı gibiydi ama karanlık, korkutucu bir şekilde bakıyordu.

Bana baktığını çok net bir şekilde anlamıştım. Kanım donmuştu. Bir biyolog olarak deneyimlerime bakarak bu tür bir bakışın temelinde beni bir av olarak gördüğünden eminim.

.
.
.

.
.

Anatomiyi anlamayanlar için

Buraya çiftimizin de fotoğrafını koyacağım

Shoto

Vox