*38* Kayseri

Mulai dari awal
                                    

"Uygun mu size?"

"Olur, bana farketmez sözlüm." İpek ve Ali bakışırken ortada ooo' sesleri yankılanmıştı.

"Umay Didem siz?"

"Bana da farketmez." Ben neyden bahsettiklerini anlamamıştım.

"Ne uygun mu kaçırdım ben?"

"Kokoreççi?"

"Haa, yok siz gidin. Daha fazla kalırsam annem eve almaz."

"Annen mi? Kaç yaşındasın sen?" Evet, evet bu itici gülüş Didem'den gelmişti.

"Senden genç olduğum kesin." Cümlemi bitirir bitirmez ortamdaki gerginliği fark eden İpek lafa atlamıştı.

"Tamam tamam, Mehtap Reis'in terlik fırlatışını çok iyi biliyorum. Sen daha fazla ateş püskürtmeden taksi bulalım."

"Gerek yok ben bulurum. Hadi görüşürüz. Şırnak'ta!" Kısa bi süre el sallayıp arkamı döndüm ve onlardan uzaklaşmaya başladım. Moralim bozulmuştu. Askerlere ayıp olup olmaması şu an umrumda bile değildi.

Aslına bakarsak İpek'e de kırılmıştım. Hemen beni yanlarından göndermeye çalışmıştı. Bu kadar mı huzursuzluk veren biriydim? Neyse, onun mutlu günüydü. Bir tadsızlık çıkmadan sözlülüğünü kutlamak istiyordu sonuçta.

Kendi kendime konuşarak ne ara boş arsaların olduğu yere gelmiştim? Etrafıma bakıp en yakın yol nerede diye baktım. Hızlı adımlarla geldiğim yöne doğru ilerlemeye başladım. Yine başımı belaya soksam yeriydi!

Aniden bir arabanın önümde frenlemesiyle geri adımladım. Derin bir nefes alıp arabadan inene baktım. Bu adamın derdi beni öldürmek miydi?

"Bu sefer seni bırakmam. Ya isteyerek binersin ya da zorla bindiririm! Şuna bak kör itin olduğu yere gelmiş! Burada taksi durağı varda benim mi haberim yok?! Bela mıknatısı olmak hoşuna mı gidiyor? Eğer Şırnak'a döndüğünde de böyle kafana göre dolaşacaksan hiç gelme!" Nefes almadan cümlelerini sıralarken cevap vermeden yan koltuğa oturdum. İnadım bazen iyi sonuçlar vermiyordu.

Miraç sessizce arabaya binmeme şaşırmış olacak ki bir süre olduğu yerde donup kalmıştı. Daha sonra şoför koltuğuna oturup emniyet kemerini bağladı.

Konuşmadan yolda ilerlerken kulağıma şarkı nağmeleri dolmuştu. Baktığım camdan kafamı çevirdiğimde radyoyu açtığını fark ettim.

"Senden genç olduğum kesin... Sarışın'ın yüzü mosmor oldu gördün mü?" Yola bakarak gülmesiyle bende güldüm.

"Oh, iyi oldu ona! Altta kalacağımı mı sandınız?"

"Asla!" O yola bakmaya devam ederken bende arada bir ona kısa bakışlar atıyordum. Yan profilinden burnunun ne kadar da pürüzsüz olduğunu fark ettim. Acaba estetik mi yaptırmıştı?

"Harbi sen kaç yaşındasın? İpek'ten küçük olduğun kesin."

"27 buçuk."

"Buçuğu olmasa çocuk sanacaktım." Alay etmesiyle gözlerimi devirdim.

"Sen kaç yaşındasın 35 falan mı?"

"35 mi? O kadar yaşlı mı gözüküyorum?"

"Kaç yaşındasın sadede gel?!"

"Kızma tamam. 29 buçuk." Gülmesiyle bende oflayarak gülümsedim.

"Bu yerler, bu insanlar bana yabancı, biliyorsun. Sana saklandı ruhum. Beni bırakma, ne olursun..."

Radyoda çalan şarkı ikimizide susturmuştu. Yol akıp giderken tanıdık gelen sokaklardan geçiyorduk.

"Ankara'nın yollarını bu kadar iyi nereden biliyorsun?" Sorumla önce sessiz kalmıştı.

Ev Sahibim Asker Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang