7.BÖLÜM

29 1 0
                                    




yataktan kalkıp duvara baktım. şu an kendimi hem fiziksel hemde zihinsel olarak yorgun hissediyordum. biraz acıkmaya başlamıştım. keşke biraz daha birşeyler yeseydim. yine kendi kendime kızdım. buradan çıkmak gerçekten zor olacaktı. yatak odasından çıktım. etrafta sessizlik hakimdi. aşağıya inip etrafa bakındım. Yalın yoktu, bu seferde mutfağa gittim fakat oradada yoktu. aslında bu benim için sorun olmamalıydı fakat ben korkmaya başlamıştım. çünkü yarım saatten beri odadan çıkmamıştım. mutfaktaki dolabı açtım. dolap tıka Basa yemek doluydu. biraz daha bekleyip baktığımda peynir kutusunu alıp diğer elimlede zeytin kabını alıp dolabı yavaşça örttüm arkama döndüğüm anda yalı'ı görmemle hafiften irkildim. yalın gülümseyerek bana bakarken ben utançtan yerin dibine girdim. beni bu şekilde görmesi hiç hoşuma gitmemişti. belki kim bilir onun gözünde zavallı gözüküyordum. Yalın gülümsemeyi bırakıp  bana yaklaştı ve ben adımımı geri atınca yine sinirli ses tonuyla konuştu:

"bana böyle yapma lüksün yok Berna! aklını başına topla ve benimle iyi geçin, duydun mu?

kafamı salladım. başka türlü daha çok sinirlenecekti.

"aferin...şimdi masaya geç otur ,sana verdiklerimi rahatça ye, ben dışarıya çıkacağım

dediğini yapıp masaya geçtim. yapacaklarından korkuyordum ama güçlü kalmak zorundaydım. buradan kaçamazsam sonsuza kadar bu evde onun yanında tıkılıp kalacaktım. Yalın buzdolabını açarken çıkardığı kaba baktım. içinde ne olduğu belli olmayan şeyi mutfaktaki yemek masasına koydu ve bana dönüp "meyve suyuda vereceğim onuda içeceksin tamamen"

"ben çocuk Değilim.

bunu dediğimde yalın önüne dönüp kısık sesiyle aynı zamanda benimde duyabileceğim şekilde "biliyorum" dedi. sesi bu sefer sakin çıkmıştı. onu anlamak gerçekten gittikçe zorlaşıyordu. Yalın kesinlikle bir günde anlaşılacak insan değildi. meyve sıkacağı ile portak suyunu sıkarken salona doğru baktım. hiçbir şekilde kaçış yolum yoktu. planlar bile işe yaramadı. başka yere baktığımda ise Yalın'a zarar verebileceğim hiç metal şeyler yoktu. Yalın'ı beklerken sıkılmaya başlamıştım. çatalı almayı unuttuğumu fark edip ayağa kalktım ve yine onunla yüz yüze gelmek zorunda kaldım. bu evde bilmem gereken çok şey vardı.

"çatal nerede?

"aşağı çekmecede.

bir çırpıda küçük çatalı aldım ve Yalın bıkkınmış gibi çıkan sesiyle içerlendi.

"berna'm bu evdeki şeyleri sana acilen öğretmem gerekecek yoksa bu şekilde sürekli sorarak olmaz

tek kelime bile etmedim. sandalyeye geçip peynirden büyük lokma aldım. zeytin kalıbını çıkartıp hızlıca onuda mideme indirmiştim. burada kalmamın Yedinci günüydü ve ben not alamamıştım. Yalın gittikten sonra alırdım. Yalın elindeki portakal suyunu masaya koyduktan sonra bana yaklaşıp iğrenç yüzünü saçıma değdirip "ben gidiyorum ama gelmem fazla geç olmaz,o zamana kadar karnın doyana kadar ye anlaşıldı mı?" kafamı salladıktan sonra sonunda yüzünü saçımdan çekti ve yüzümü buruşturmaya devam ettim. sandalyenin arkasından Yalın'ın gitmesini izledim. Yalın kapıyı örtmesiyle derin nefes verip karnımı doyurdum ve gerçekten kendimi doymuş hissetmiştim. ayağa kalktım ve masadaki kahvaltılıkları toparladıktan sonra yukarıya çıktım. odaya girer girmez not kağıtlarımı çıkarıp aşağıya tekrardan indim. kağıtlar gittikçe azalmaya başlıyordu. acaba Yalın' a söylesem bana büyük defter alır mıydı? eğer ona yalan söyleyip aldırırsam daha iyi olacaktı. masaya tekrardan oturdum ve yazmaya başladım.

28 GÜNWhere stories live. Discover now