Taeyong ağrıyan gözlerini yumdu bir süre. Gün doğana dek bir defa bile gözünü kırpmadan tavanı izlemişti gece boyunca, gece boyunca kalbinin üzerinde duran ağırlık nefes almasını zorlayarak hareketsiz bırakmıştı onu. Fakat sabahın ilk ışıkları penceresine vurduğunda umut dolmuştu Taeyong'un içi. Gökyüzünü boyayan turunculuk yeni bir günün ve yeni bir başlangıcın rengiydi.
"Hak ettim..." diye söylendi kısık bir sesle. "Hak ettim o yüzden acı çekmeye hakkım yok, o yüzden artık acı çekmek yok."
Oturduğu yerden kalktı usulca. Kararlı adımlarla mutfağa girmiş, kendine sert bir kahve almıştı. Mutfak masasına geçtiğinde, Jaemin adımlamıştı uykulu gözleriyle.
"Günaydın."
"Günaydın, okula gitmiyorsun değil mi?"
Jaemin kafa salladı. "Evet."
Taeyong kahvesini masaya bırakırken derin bir nefes aldı.
Jaemin abisinin canının sıkkın olduğunun bilincindeydi. "Neyin var?" diye sordu anlayış dolu ses tonuyla. "İyi gözükmüyorsun."
Taeyong kararlı bakışlarını meraklı gözlere çevirdi. "Sana bir şey söylemem gerek Jaemin."
Jaemin meraklı bir ifadeyle masaya oturdu. "Evet?"
Taeyong kazağının kollarını çekebildiği kadar aşağı çekmiş, ellerini kapatmıştı. Gergin olduğunda hep bunu yapardı. Bir çocuk gibi gözüküyordu böyle yaptığında.
"Gece boyunca bunu düşündüm... zor olacak biliyorum."
Jaemin kaşlarını çattı.
"Neyi düşündün?"
Taeyong yutkundu. Gergindi fakat buna karalıydı. "Taşınalım." demişti, "Gidelim buradan Jaemin. Bizi kimsenin bilmediği bir yere gidelim."
Jaemin duraksadı, kaşları öfkeyle çatıldı birden.
"Neden, neden taşınıyoruz. Benim okulum, arkadaşlarım ne olacak peki? Son senemdeyim."
"Biliyorum... üzgünüm fakat bunu yapmalıyız."
"Nedenmiş o? Zaten kaç defa taşındık! Artık peşinde sürüklenmek istemiyorum hyung, neden senin yaptığın şeylerin bedelini ben ödüyorum?"
Taeyong'un gözleri titredi.
"Ben hiçbir yere gelmiyorum sen git!"
Hışımla ayağa kalkıp mutfaktan çıkan kardeşinin arkasından baktı üzgün gözleriyle. Aşık olduğu adam gibi, kardeşi de ona arkasını dönmüş, onu öylece bırakmıştı...
Taeyong hissettiği yalnızlık duygusuyla afalladı. Hiç kimsesi yokmuş gibi hissediyordu, değer verdiği herkes tek tek elleri arasından kayıp gidiyordu.
Yüzünü elleri arasına aldı sıkıntıyla. Düşünceler beynini esir almış, soru işaretleri kafasının herbir köşesine çakılıp kalmışlardı.
Fakat artık geri dönüşü yoktu. Çoktan kararını vermişti. Oturduğu yerden kalkıp odasına giderken, elleri titriyordu. Gitmek istiyordu buradan. Bu şehirden uzaklaşmak istiyordu. Bir gün bir yerde Jaehyun'u tesadüfen de olsa görmek istemiyordu. Biliyordu, kalbindeki acıyı unutup yine ona teslim olurdu... Bunu istemiyordu Taeyong. Ondan ve ona ait olan bu şehirden kaçmak istiyordu.
Dolabının üzerinde duran kırmızı ve siyah renkli iki bavulu indirdi usulca. Ağır bavulları yatağının üzerine koyarken gözleri dolmuştu. Boğazında nefesini kesmek için oturmuş bekleyen bir yumru vardı. Derin bir nefes aldı ve dolabına yöneldi. Kıyafetlerini tek tek çıkarmış, gelişigüzel katlayarak bavuluna doldurmuştu. Çekmecesindeki eşyaları ve ayakkabılarını da teker teker sığdırmıştı bavullarına. Odasında ona ait olan her şeyi toparlamıştı hızlıca.
"Gerçekten..." demişti kapının önünde dolan gözleriyle Taeyong'u izleyen kardeşi, "Gerçekten gidiyor musun?"
Taeyong duraksayarak ağlayan kardeşine baktı. "Sana para yollayacağım merak etme. Gitmek istemiyorsan eğer seni zorlayamam sonuçta reşit bir bireysin."
Jaemin'in kaşları çatıldı.
"Nasıl bu kadar kolay söyleyebiliyorsun! Bu kadar kolayca nasıl bırakabilirsin beni tek başıma?"
Taeyong gözlerini kaçırdı.
"İstediğin bu değil miydi?"
Jaemin'in dudaklarından alaycı bir ses yükseldi. "İkimizden başka hiç kimsemiz yok nasıl bu kadar kalpsiz olabilirsin?"
"Sen istedin Jaemin! Tek başıma bırakan sensin beni. Ben seni bırakmıyorum sen beni bırakıyorsun."
Jaemin yutkundu, gözünden düşen yaşları sildi hızlıca.
Taeyong derin bir nefes aldı.
"Üzgünüm Jaemin artık burada kalmak istemiyorum. Artık daha fazla kırılmak ya da insanları artık kandırmak istemiyorum. Yepyeni bir sayfa açmak istiyorum kendime. Bunu yaparken yanımda olmanı çok isterdim fakat benimle gelmek istemiyorsan bu senin kararın."
Jaemin dudaklarını büzdü. "Sen olmadan nasıl yaşarım?" Hızlıca abisine sarılmıştı. "Özür dilerim..."
Taeyong kollarını kardeşine sararken, onun hızlı değişen ruh haline gözlerini devirdi. "Beni affet olur mu?"
Jaemin kafasını salladı.
"Jeno ile vedalaşsam olur mu?"
Taeyong onayladı. "Olur, ben de bulduğum evin sahibiyle konuşacağım ve otobüs biletlerimizi ayırtmam gerekiyor. Ayrıca Ten ve Johnny ile de vedalaşmam gerek."
"Hemen gideceğiz öyle değil mi?"
"Üzgünüm, böyle olmasını istemezdim..."
Jaemin kafa salladı. "Sorun değil hyung... Ben Jeno'yu aramaya gidiyorum."
Jaemin odadan çıktığında, Taeyong ağrıyan bacaklarına kulak asarak yatağına attı kendini. Ruhu ve bedeni yorgun hissediyordu. Artık bilinmezlikle savaşmak istemiyordu Taeyong, mutlu olacağı yepyeni bir başlangıç istiyordu.
⸻ ♡ ⸻
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.