Kızıl Güneş - 1

1.3K 63 221
                                    

Bu hikaye Kore yapımı olan "The Master's Sun" adlı diziden esinlenilip yazılmıştır.

Keyifli okumalar!

***
Yağmur hafif hafif yağarken genç kız başı öne eğik, güzel yüzü solmuş, göz altlarındaki mor halkalar ile yağmurluğun içinde öylece duruyordu.

"Tanrım, lütfen yardımcı ol." Çaresizce fısıldadı. Yanından gelen ses ile yeniden sıçradı. Karanlık daha da çökmüştü. Birkaç saat öncesini hatırladı kızıl kız. Kovuğa doğru giderken birden bire bir hayalet önünü kesmiş ve istediğini yaptırabilmek için kovalanmıştı. Sonunda ise Ginny kendisini onun dediğini yaparken bulmuştu. 22 yaşında bir kaza geçirmiş, 3 yıl komada kalmış ve mucizevi bir şekilde uyandıktan sonra hayaletleri görmeye başlamıştı. Ailesine bu durumu anlatamadığı için taşınmıştı. Kim inanırdı ki? Tanrım! Ginny de inanmazdı. Fakat hayaletler gerçekten de vardı! Bazıları karşısına korkunç bir şekilde çıkıyordu. Beyaz tenleri, yüzündeki veya vücudundaki korkunç yaraları olurdu. İlk önce karşısına pat diye çıkar ve onu korkuturdu. Bu sefer yaşlı bir kadının hayaleti onu tam da ailesini ziyarete gideceği zaman kovalamıştı. İşin kötü yanı, o sırada evin kapısının önünde Percy de vardı ve her şeyi görmüştü! Ginny, hayaletin dediğini yapmış ve evlerinden uzak bir köye gelmişti. Cenazesine gidip oğluna banka kartını verip geri dönmek için gecenin karanlığı ve ayazında araba bekliyordu.

Yanında parası yoktu.

Yanında telefonu da yoktu.

Ginny düşüncelere dalmıştı ve delirmek üzereydi. Zaten ailesi ondan şüphe duyuyordu. Başarılı ve zeki kızı birdenbire gitmiş ve yerine her şeyden çekinen, gözlerinin altında mor halkalar ile dolaşan bir kız gelmişti. Annesi Molly, defalarca onun sorununun ne olduğunu sormuştu. Ginny ise defalarca geçiştirmişti. Hayaletleri gördüğünü söylese kesinlikle ama kesinlikle inanmazlardı ve delirdiğini düşünürlerdi. Zaten Percy abisi görmüştü. Ailesinin gururu. Küçüklüğünden beri anlaşamadığı tek aile bireyi. Burnu havada ve her daim kendisini övebilen biriydi. O kaçış anına şahit olduğunu görmüştü Ginny. Tanrı bilir, ailesine ne anlatmıştı. Bu yüzden Ginny bir daha kovuka gitmek istemiyordu.

Yağmur çiselerken omzunda hafif bir karıncalanma hissediyordu.

Lütfen hayalet olmasın.

Çaresizce yutkundu, omzundan geriye baktı. Bir şey görünmüyordu. İleriden gelen ışığı fark etti. Aracı durdurmak için elini uzattı ama araba önünden süratle geçmişti. Ginny hüzünle elini indirdi.

Bu saatte ve bu yağmurda elbette kimse arabasına almazdı.

Yarım saati doldurmuştu ve soğuktan titremeye başladı.

Rüzgâr hızlıca eserken Ginny'nin tek umudu şehre giden bir araba bulabilmekti.

***

"Ne yani, sen şimdi bu evde bir hayaletin olduğunu mu söylüyorsun?"

Kuzguni saçlı çocuk zümrüt yeşili gözlerini etrafta gezdirirken alaylı bir ifade ile konuşmuştu.

"Evet efendim." Yaşlı adam kahverengi gözlerini adama dikmiş ve cevap vermişti.

Harry bağdaş kurarak oturduğu yerden biraz ileri kaydı ve ellerini masaya dayadı.

"Biraz da yaşayan çocuklarınızı düşünün. Hayalet bahanesi ile evi satmak istemiyorsunuz. Bu çok bencilce." Başını iki yana salladı.

"Anlamıyorsunuz! Çocuklarım için evi satmak istedim ama karım istemiyor. Ruhu hala bu evde, bu yüzden evi size satamam."

Harry adamın cevabından hiç şaşkın görünmüyordu.

Harry Potter | Kısa HikayelerWhere stories live. Discover now