10. BÖLÜM: GÖLGESİ ALTINDA

En başından başla
                                    

Yüzüme şiddetli bir rüzgar çarpış gibi gözlerim kısılırken onun karşısında telaşla atmayı kendisine görev edinmiş kalbim, görevine hemen başladı. Çağan, her ne kadar geleceğimi biliyor olsa da beni karşısında gördüğü an çok kısa bir şaşkınlık yaşamıştı, bundan hemen kurtulup daha tanıdık bir ifadeye bürünerek belli belirsiz gülümsedi ve eliyle içeriye geçmem için bir hamle yaptı.

"Hoş geldin," dedi ben içeriye girdiğim sırada, o kapıyı kapatırken anlamsız bir şekilde başımı salladım ama sonra cevap verdim.

"Hoş buldum,"

"Adresi bulmakta zorlandı mı?" çıkardığım ceketime uzanıp aldığında rahat görünmesi bana da aynı şeyi hissettirmişti.

"Zorlanmadım," diye cevapladım, Çağan duyduğuna memnun olmuş gibi başını salladı ve eliyle geniş holün solunu gösterdi.

"Geç şöyle," deyip yürümemi bekledi, yanından geçerek kapıdan içeriye girdim ve salona girdim. Arkamdan gelen Çağan'ın adım sesi kulaklarımın içinde patlarken gözlerim etrafta geziyordu.

Dikdörtgen şeklinde, basık tavanlı salona girer girmez beyaz duvarların tam önüne konulmuş üç adet koltukla karşılaştım. Hemen üstüne oturduğum deri, koyu gri rengindeki koltuğun arkasında pencere vardı ve büyük ihtimalle dışarıdan içerisi görünmeği için perdesi yoktu. Çağan, yanıma otururken gözlerim salonun hemen ortasında duran kare şeklindeki beyaz renk masaya kaydı. Üstünde iki adet eski model oyuncak araba, kapalı ve ters bir şekilde duran kitap ve Çağan'a ait olduğunu düşündüğüm gözlük vardı.

"Sabah sana adresi yolladığımda gelmeyeceğinden korkuyordum," aynı koltukta oturduğum Çağan'a döndüm, kollarını dizlerine koyarak öne doğru eğilmişti. Altında siyah bir kot pantolon üstünde ise aynı renk kısa kollu bir tişört vardı, güzel yüzüne bu kadar yakından baktığıma inanamayarak yutkunurken gözlüğün burun kemerinde çıkarmış olduğu ize takıldı gözlerim.

"Neden gelmeyeceğimi düşündün?"

"Gelmen için nedenlerimi sayarsam çok daha kısa sürer," diye cevapladı, o tebessüm ederken yüreğimin hopladığını hissettim.

"Geldim çünkü dünkü halin beni epey meraklandırdı," itirafım içimde bir rahatsızlık uyandırsa da aldırmayarak çantamı yanıma bıraktım ve arkamdaki büyük yastığa yaslandım. Çağan hala aynı şekilde duruyordu, başını bana doğru çevirmiş bakarken düşünceli bir hale bürünmüştü.

"Eğer bu şekilde susacaksan buraya gelmemin hiçbir anlamı kalmaz," diyerek yeniden konuştum, onun susmasına tahammül edemiyordum çünkü o sustukça benim hislerim daha da büyüyor ve beni boğmaya başlıyordu.

Çağan, başını önüne döndürüp öylece durmaya başladı. Söylemek istediklerine karşı içinde cesaret bulmaya mı çalışıyordu, bilmiyordum ama gerildiğini anlayabiliyordum. Bir an sonra Çağan kollarını dizlerinden çekerek doğruldu ve arkasına yasladı, bana değil karşısına bakarken kaşları çatılmış, yüzü ciddileşmişti.

"Sana dediğim her şeyi çok net bir şekilde hatırlıyorum," diyerek konuşmaya başladı, aramızda bir kişinin daha oturabileceği kadar bir mesafe olmasına rağmen bedeninin ısısını hissedebiliyordum. "Sana aramızdaki ilişkide bir aksaklık var demiştim ama aslında ben bile bunun ne demek olduğunun tam olarak farkında değildim. Geçen bunca zamandan sonra o aksaklığın ne olduğunu artık biliyorum,"

Çağan iç geçirir gibi nefeslendi ve başını arkaya atarak dalgın gözlerini tavana dikti. "Şimdi bunları anlatırken ya da sadece aklımdan geçiriken bile içimde öyle bir his doğuyor ki anında susmak ve bütün bu düşüncelerimden kurtulmak istiyorum. Beni boğan bu hissin ne olduğunu tahmin edebiliyor musun?"

MESELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin