bölüm yirmi²⁰

Start from the beginning
                                    

Duymanın iyi hissettirdiği bir gerçekti ancak daha ne olduğunu bile sindirebildiğimi zannetmiyordum. Anlattıklarından çok daha farklı kelimelere ulaşacak olursam incinebilirmişim gibiydi.

"Teşekkürler."

İçimdeki büyük karmaşaya rağmen sakince yükselen sesim ile yavaşça geriye yaslandığımda bu kısa diyaloğa bizden başka dahil olduğunu da fark ettiğim bakışlar, hızla başka taraflara döndü ve ne zaman oluştuğunu bilmediğim sessizlik bozuluverdi.

"Açsana filmi,
oturup birbirimizi mi izleyeceğiz?"

Donghyuck ayağıyla çapraz koltuktaki Renjun'i dürttüğünde Renjun gözlerini televizyona çevirdi ve bir şeyler mırıldanarak korku filmini başlatacaktı ki tepemizde yanan avizeden gelen parlak ışığın aniden gitmesiyle birlikte durdu.

Loş bir karanlık oluşurken ekrandaki ışık rahatsız edici boyuta çıksa da diğer herkes gibi ben de dikkatimi anahtarın yanında duran Chenle'ye verdim ancak ne zaman oraya gittiği konusunda bir fikrim yoktu.

"Aç şu ışığı! YA! ZHONG CHENLE!"

Minji'nin yükselen sesi ve şaşkınca işaret ettiği anahtar üzerine herkes gülmeye başladığında Chenle şeytanı aratmayan sırıtışlarından atarak tekrardan yerine geçti.

"Jaemin'e falan sarıl sen; ayrıca senin,
Jisung'un ve Hyuck'un çığlıklarını duymazsam
bu gece uyuyamam bak."

Yavaşça güldüğümde Jaemin göz devirdi ve gerçekten korktuğunu bildiği Minji'ye sorun olmayacağı hakkında bir şeyler söylemeye başlamışken Renjun'in filmi başlatması üzerine sessizlik yeniden sağlandı.

Oturuşumu düzelterek geriye daha rahat bir şekilde yaslandığımda birkaç dakika geçti. Bakışlarım ekrandaki ürpertici görüntüdeydi, parmaklarım ise sıkıca kucağıma bırakılmış kaseyi tutuyordu.

Gözlerimi yavaşça Jeno'ya dönderdim. Filmde değişen her bir sahne, farklı aydınlıklarla yüzüne vuruyordu. Kayıtsız bakışları televizyondaydı ancak ona döndüğümü fark etmiş gibi o da bana döndüğünde istemsizce bakışlarımı kaçırdım. Kaseyi ona yakın duran bacağıma yasladığımda onun da yemesini beklediğimi belli eder gibi yeniden filme döndüm.

Önümüzdeki yirmi dakika böyle geçti. Filme odaklanmak zordu çünkü Jeno'nun en ufak hareketlenişinde bir şey yapacak ya da bir şey diyecek zannettiğimden dikkatim dağılıyordu. Sadece birkaç tane yediğim patlamış mısıra ise Jeno asla dokunmamıştı, bu yüzden sessiz olmaya çalışarak sırtımı doğrulttum ve önümdeki orta sehpaya bıraktım kaseyi.

Yeniden arkama yaslandığımda neden buz kestiğini anlamadığım ellerimi biraz ısınsınlar diye hırkamın kollarını aşağıya çekiştirdim, gerçi, vücudum da pek sıcak değildi.

Yavaşça iç geçirdim. Filmde ekrana zıplayan şeyler bulunuyordu ancak ruhsuz gibi izliyordum, ben hariç hiç sesi çıkmayanlar ise Jaemin ve Renjun'di.

Bir de Jeno.

O hep sessizdi. Düşünmekten kafayı yememe sebep olacak kadar sessizdi. Konuşsun ve içindeki her şeyi anlattığına emin olduğunda ise bıraksın, derdine kafa yormama izin versin istiyordum. Cümlelerini dilsizleştiren engellere tek tek çözüm bulmak istiyordum ancak reddediyordu hepsini.

"Üşüyor musun?"

Sol tarafımdan gelen kısık sesi neredeyse duymayacaktım, kafamdakilerden hızla uzaklaştığımda yavaşça ona döndüm. Jeno, kaşları hafifçe kalkmış bir şekilde gözlerime bakıyorken elini uzatıp hırkamın kumaşıyla örtmeye çalıştığım elime dokundu. Buz gibi bulduğu parmaklarıma karşılık bunu beklemiyormuş gözlerime baktı.

there is a superhero in our school 英雄 jenoWhere stories live. Discover now