chapter thirty two: in the land of gods & monsters , i was an angel

493 63 46
                                    




in the land of gods & monsters , i was an angel

「in the land of gods & monsters , i was an angel」

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




"Hey?" diye fısıldadı Kendall.

Harry , yağmur altında sırılsıklam olmuş bedeni ve siyah bir renge çalmış göz altlarıyla fazlasıyla savunmasız bir o kadar da acı içinde gözüküyordu. Kendall evinin kapısını dikkatle araladı , çıplak ayaklarını umursamadan şiddetli yağmura doğru bir adım attı.

"Harry." diye mırıldandı , ona ulaşmak ister gibi.

Saat gece üçe geliyor olmalıydı. Sokaklar oldukça ıssız ve karanlıktı. Üzerine sinmiş kokuya bakılacak olursa , Harry bu saatte sıcak çarşaflarını terk edip Kendall'ın kapısında belirmemişti. Louis'nin yanından geliyordu. Son birkaç gecede olduğu gibi yine onunla uyumaya gitmişti. Ama bu sefer farklı bir şeyler vardı. Kötü şeyler.. Gözlerindeki acıyı hissedebiliyordu.

"Yarın onun doğum günü." Harry'nin yeşilleri yere sabitlendi.

Kendall soğuk , ıslak zemine doğru bir adım daha attı. Bir kolunu nazikçe Harry'nin beline sarıp ağırlığını kendi üzerine verdiğinde bedeninin soğukluğu ürpermesini sağladı.

"Ne zamandır dışarıdasın?" diye fısıldadı hızla , bir yandan da onu evine doğru yönlendiriyordu.

"Yardım et , Ken. Korkuyorum."

"Korkuyorsun..?" Kendall ağır bedeni kolaylıkla kapı pervazından geçirdikten sonra salona doğru ilerletmeye başladı.

"Evet." diye mırıldandı Harry. "Korkuyorum. Bana hissettirdiklerinden. Onun için yapabileceklerimden.."

"Ne oldu?"  Harry'i yavaşça koltuğa bıraktıktan sonra karşısına oturup bağdaş kurdu. Bir eli onu rahatlatmak ister gibi Harry'nin dizinde dolaşırken yüzünde ona güvenebileceğini gösteren bir gülümseme barındırıyordu.

"Sadece onun olduğumu söyledim. Sadece seninim dedim."

Yüzündeki gülümsemeye ait tüm kırıntılar böylece kayboldu.

"Harry... bu... doğru değil. Sen de biliyorsun."

"Artık hiçbir şeyi bilmiyorum."

"Harry.."

Harry başını hızla iki yana salladı. Çok karanlık bir ifadeye bürünmüş suratına aynı anda alaycı bir sırıtış hakimdi. "Sorun bu bile değil." Güldü ve Kendall'a onu daha da korkutan bir bakış attı. "Cidden öyle hissettim. Sadece onunmuşum gibi. Başka kimse olmasını istemiyormuşum gibi." Kelimeleri zihninde tartar gibi durakladıktan sonra sıktığı dişleri arasından devam etti. "Onun için herkesi karşıma alabilirmişim gibi.. Tüm ırkıma ihanet edebilirmiş gibi."

Kendall , Harry'nin dizinde çoktan hareketi durdurmuş elini çektikten sonra sinirle ayağa kalktı. Birkaç kez dudakları aralansa da doğru kelimeleri bulamıyor ve aklını kaybediyor gibi gözüküyordu. Harry belki de ilk defa Kendall'ı bu kadar sinirlendirdiğini biliyordu. Aynı şekilde kendini de daha önce bu kadar berbat ve suçlu hissetmemişti. Ama şu an hiçbir şeyi kontrol edemiyordu. Louis ayarlarını tamamen bozuyor , Harry'nin dengesini alt üst ediyordu.

heaven and back // larryWhere stories live. Discover now