chapter twenty one: I can't say it back but I want you to know

437 48 74
                                    



I can't say it back but I want you to know

「I can't say it back but I want you to know」

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.



Yatakta öylesine bir tur daha döndüm. Kalkmak gibi bir isteğim yoktu. Bugün içimden hiçbir şey gelmiyordu. Sadece yatmak istiyordum. Bu geceye ve bir sonraki sabaha kadar saatlerce uyumak. Pencereye baktım , sisli-yağmurlu hava bile moralimi yerine getiremedi. Elimi yüzümde gezdirip yatakta doğruldum. Bacaklarımı kendime çektim ve başımı dizlerime yasladım. Harry odaya girdiğinde aynı şekilde çarşafları izliyordum.

"Akademiye gitmem gerekiyor. Yalnız kalmak senin için sorun olur mu?"

Ona bakmadım. "Akademi mi?"

"Evet Louis. Sen okulunu terk etmiş olsan da benimki devam ediyor."

"Lisenize akademi mi diyorsunuz?" dedim başımı kaldırıp yeşil gözleriyle buluşurken.

"Liseli gibi mi duruyorum?" Soru sormuş gibi değildi. "Gitmem gerek." diye tekrarladı.

"İyi dersler." diye mırıldandım.

Başıyla onayladıktan sonra arkasını dönüp ilerledi , kütüphane bölümüne ulaşmadan durdu ve omzu üzerinden bana baktı. "Döndüğümde burada olursun değil mi?"

"Olurum." diye onayladığımda birkaç saniye emin olmak ister gibi gözlerime baktı. Sonunda sessizce başını salladı ve odadan çıktı.

Kendimi yatağa bıraktım. Tüm gün uyuyacaktım.

"Louis!"

Sarsıntı.

"Louis! Uyan."

Derinden gelen bir ses , daha çok sarsıntı.

"Louis!"

Fazlasıyla ağır olan göz kapaklarım zorla açıldı. Önümdeki silik bedeni tanıyabilmek için onları birkaç kez kırpıştırdım. Uzun saçları ve yapılı vücudu ile bu pek de uzun sürmedi.

"Mm-hm?"

"Uykum hafif demiştin! Yirmi dakikadır seni uyandırmaya çalışıyorum!" Sinirli ama rahatlamış gözüküyordu , elini saçlarına atıp parmaklarını hızla gezdirdi. "Gözlerini doğru dürüst açamıyorsun bile. İlaç falan mı aldın?"

Zihnimin söylediklerini anlamlandırabilmesi için açılmasını bekledim. Yatakta doğruldum , dönen başımla duraksadım ve yüzümü buruşturdum. Harry'nin sinirinin endişeye dönüştüğünü görebiliyordum. Gözlerini dikmiş bana bakıyor ve bir şeyler söylememi bekliyordu.

heaven and back // larryOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz