(¹²)

7.5K 946 662
                                    

"Dışarı çıktım bugün. Parka gittik." Salonda oturduğum koltukta gururla sırtımı dikleştirdiğimde Bay Kim gülmüştü. "Öyle mi? Ne zaman gittiniz? Ne yaptın orada?"

Hyunjin bizi yalnız bırakmak için mutfağa kaçmıştı, ne desem inanmayacaktı şimdi yakışıklı psikoloğum.

"Sabah, altı gibi uyanıp yediden sonra çıktık. Sekiz buçuğa kadar dışarıdaydık." Hyunjin odaya elinde kahvelerle geldiğinde Psikoloğum daha güvenilir olduğu için Hyunjin'e döndü.

"Nasıl başardın?"

"Bilmem, dün kendisi dışarı çıkmak istedi. Parka gittiğimizde de kimse yoktu zaten. İşe giden insanları gördükçe arkama saklandı aslında."

"Her detayı vermesen olmuyor mu? Seni hiç sevmiyorum." Dizlerimi kendime çekip dudak büzdüğümde bana gülmüşlerdi.

"Arkadaşlarınla geçirdiğiniz gece nasıldı?"

"Detay verirsen öldürürüm seni!" Çemkirdiğimde gülmüş ve omuz silkmişti. "Arkama oturdu çocuk gibi, benim peşimden ayrılmadı."

"Ama sonrasında Seungmin'in yanıma oturmasına izin verdiğimi niye söylemiyorsun?"

"Araya girmesen söyleyecektim. Benimle tanışmadan önce de hep böyle konuşup laf böler miydi?" Hyunjin psikoloğa dönerek sorduğunda psikoloğum başını iki yana salladı.

"Birkaç haftadır yeni huyları olduğunu öğreniyorum. Duvarlarının arkasını görmeme hiç izin vermezdi. Şimdi hiç duvarı kalmamış gibi görünüyor."

"Ettiğiniz Hipokrat yemini ve hasta etiğine uyuyor mu hakkımda bilgi vermeniz?" Yine somurtarak sorduğumda Hyunjin kendini toparladı. "İstersen çıkabilirim."

"Saçmalama be, şakaydı. Gül diye." İkisi de güldüğünde gülümsedim. "Bugün başka bir yere gittiniz mi? Bir buçuk saat boyunca parkta mıydınız?"

Anında sessizleştim çünkü fiyaskoydu. Hyunjin anlatırken başımı eğdim.

"Kahvaltı için kafeye gitmek istemiştim. Benim için yapmaya çalıştı ama pek başarılı olmadı."

Ayrıntıya girecek olursam, kapısına kadar gitmiş hatta masaya bile oturmuştuk. Bize gelen garsonu görene kadar her şey iyi gibiydi ama garsonla göz göze geldiğim gibi sandalyenin devrilmesini umursamadan hızla çıkıp kafenin dışında yere çöküp küçük bir topaç haline gelmiştim.

Hyunjin muhtemelen arkamdan özür dileyerek çıkmış ve yanıma çöküp bana sarılarak kulağıma Haven'in sözlerinden fısıldayarak beni kaldırmış, eve getirip kahvaltı hazırlamasına yardım etmemi rica etmişti. Psikoloğum gelene kadar sakinleşmem için beraber pasta yemiştik, donra da banyoya girmiştim. Dışarı çıkmıştım sonuçta.

Psikoloğumla biraz daha konuştuktan sonra reçeteyi yenilemiş, elime tutuşturup ikram ettiğimiz pastanın harika olduğunu söylemiş ve gitmişti. Ben koltukta dizlerimi kendime çekmiş, sabahki olayı tekrar hatırlamanın düşürdüğü modumla halıyı izlerken Hyunjin önüme, yere, oturarak arkasında saklamaya çalıştığı tuvalleri görmemi sağlamıştı.

"Seç birini."

"Ya, seninkini görmek istiyorum."

"Seç o zaman."

"Öndeki mi senin?" Omuz silkip bilmediğini belli ederken dudağımı dişledim. İlla seçtirecekti birini. "Sağdaki."

Tuvali öne getirip ellerimin arasına bıraktığında gülümsedim. Benim çizmeye çalıştığımdı bu. Yuvarlanan kutup ayısının yanında iki tane yüzen penguen de çizmişti. Gülerken ona baktım.

"Şirin görünüyorlar."

"Öyleler. Şimdi benim tuvalimde sıra." Elimdekini bırakıp dün sabahtan beri sakladığı tuvalini görmenin heyecanıyla dudağımı dişledim. Tabloyu önüme tuttuğunda gözlerimi kocaman açtım.

"Yuh!"

"Olmuş mu?" Gülümseyerek onayladım.

Beni çizmişti. Banyoda, saçlarımı kedi kulağı gibi yaptığım bir andı ama yüzümü sıkıştırdığı halimdi. Dün sabahki halimi çizmiş ve boyamıştı. Tuvali kenara bırakıp koltuğun üzerinden onun üzerine doğru atladığımda halıya düşmüştük. "Her şeyi yapmak zorunda mısın?"

"Aşık mı oluyorsun?"

"Hayır. Ne münasebet?" Kolundan destek alıp hafifçe üzerime eğilip, kolunun üstünde yatmamı sağlayarak yüzüme yaklaştı. "Emin misin?"

Bacaklarım bacaklarının arasında kalmıştı, üstümdeydi ama beni hala sıkıştırmayıp rahatsız olmamdan çekiniyordu.

"Tabii, neden emin olmayayım?"

"Öyleyse gideyim Jisung'a böyle davranayım."

"Ben daha güzelim." Kaşlarımı çattım. Çok alakasız bir cevap vermiştim ama Jisung hakkında laf açıldığı an bunu demek istiyordum. Kesinlikle ondan daha güzeldim.

Lisede gözüne en güzel gelen o olduğu için buna bu kadar çok takılmıştım.

"Hala aşık değil misin?"

"Hayır, git Jisung'a sor. Aşıktır belki benim aksime." Gülerek üstümden kaktığında surat astım. Gidiyor muydu? "Tamam! Gitme, ben aşığım sana Jisung aşık falan olmasın."

"Ne? Tuvalete gidiyordum." Benimle alay ediyordu.

Benimle alay etmeye bayılıyordu.

Hızla yattığım yerden kalkıp omuzlarından iterek üzerine çıktım. "Sen cevap ver."

"Neye?"

"Jisung mu daha güzel ben mi?"

"Bu neden önemli?" Yüzüne yaklaştım. Önemliydi. Beni seçerse Jisung'ın artık hiç şansı kalmamış olacaktı.

"Önemli, cevap ver."

"Sen. En güzel sensin." Kızgın yüz ifadem anında gülümsemeye dönüştüğünde kolunu belime sarıp tekrar dönere beni yere yatırıp bana üstten baktı.

"Jeongin."

"Hm?" Salak gibi sırıttığıma emindim. İçimdeki Gay şu an çığlıklar atıyordu, yardım çığlıkları.

"Sana daha önce de gördüğüm en güzel erkek olduğunu söylemiştim." Biraz durup düşündüğümde hatırladım. Balkonda soru cevap oynarken söylemişti. Jisung'ı anlattığında sormuştum.

"Ama sen Jisung buraya geldiğinden beri aynı şeyi söyleyip duruyorsun."

"Çişim geldi." Dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü bastırdığında kalkmak için hareketlenmiş ama omzumdan bastırmıştı beni. "Yalancı."

"Ya, üzerine mi yapayım?"

"Gerçekten aşık mısın?" Parmaklarını karnıma, Gay Jeongin'in çığlık atarak koşturduğu yere koydu. "Burası ağrıyor mu?"

"Hayır, ağrımıyor. Şakadan hiç anlamıyorsun." Hızla yuvarlanıp yerden kalkarak salondan koşarak çıktım ve banyoya girip kapıyı kapatarak arkama yaslandım. Arkamdan kahkaha attığını duymuştum.

"Jisung'tan çok daha güzelsin, Jeongin!" Dediğindeyse hızlanan kalbime elimi bastırmıştım.

Beynimi hissetmiyordum, kalbim oldukça hızlıydı ve aldığım nefesler yetmiyordu.

Heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım.

Haven / HyuninWhere stories live. Discover now