(⁰¹)

18.2K 1.2K 1.4K
                                    

Ellerimi lavabonun kenarlarına yaslayıp yüzümü inceledim. Pekala, dışarı çıkabilirdim, annem öldüğüne göre dışarı çıkmam ve kendi işlerimi kendim halletmem gerekiyor.

Yirmi yaşıma yeni girdim ve hayat hakkında hiçbir bilgim yok. Bundan seneler önce annemin yaşadığı bir travma sonucu evden dışarı çıkmamış, bazı zamanlarda camdan dışarı bile bakamamıştım. Daha önce kalabalık içinde bulunmamış, annem olmadan uzun süre evde de tek kalmamıştım ki bir hafta şu anlık rekorumdu. Her saniye rekoru kırmaya devam ediyordum.

Okumamıştım, ilkokul diplomam hariç diplomam yoktu ki bu da sadece evde kitap kurdu olmama yaramıştı. Deli gibi kitap okurdum, odamda yığın yığın kitap vardı.

Dışarıda gezen insanlara her zaman özenmiştim, internette gördüğüm, takip ettiğim gençler hep ilgimi çekmişti ama küçükken o kadar büyük bir baskıyla büyümüştüm ki, şu yaşıma kadar dışarı çıkmadan hayatımı sürdürebileceğime inanmıştım.

Bir hafta önce annem kalp krizi geçirene kadardı her şey.

Hastaneye, cenazeye bile gidememiştim. Annemin yakın arkadaşı vardı, Hyerin teyze, her şeyle o ilgilendi. Sosyofobinin en ağırını yaşıyordum.

Her hafta evimize gelen psikoloğum bu hafta da gelmiş ve ilaçlarımın dozunu arttırmaya karar vermişti.

Onlar olmadan camdan kafamı çıkarmak bile zor geliyordu zaten.

Derin bir nefes alarak yüzüme çarptığım suyu kurulayıp odama geçtim. "Ne giymem gerekiyor?"

Basit bir alışveriş, normal bir insana göre basitti, için ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum ve bu sandığımdan epey zordu. Dışarı çıkmadığım için dışarı çıkılacak kıyafetim yoktu. Hepsi evde rahat edeceğim şeylerdi.

Yüzümü sıvazlayıp derin bir nefes aldım. Siyah şeyler pijama da olsa can kurtarabilirlerdi.

Dolabımdaki uzun ve geniş siyah tişörtü alıp bedenime geçirdikten sonra pijama altımı çıkarıp bakınmaya başladım. Ne giymeliydim? Dolabı kapatacakken gözüme çarpan şortumu elime aldım. Bu da bir pijamaydı ama kime neydi? Onu altıma geçirdiğimde tişörtüm büyük bir çoğunluğunu kapatmıştı. İnkar etmeyeceğim, süt beyazı bacaklarımı görmeyi seviyordum ve şu an kendimi dışarıdan görsem sarkıntılık yapabilecek kadar güzel olduklarına inanıyordum.

Derin bir nefes alıp saçlarımı düzelttikten sonra siyah bir maske alıp takmıştım ki kapı çaldı.

Bayağı kapı çaldı, imkansızdı bu.

"Kim o?"

"Hyunjin, Hyerin'in oğluyum." Hyerin teyzenin benden bir yaş büyük oğlu olduğunu biliyordum ama daha önce hiç karşılaşmamıştık. "Gerçekten oğlu olduğunu nereden bileceğim?"

"Kimliğime ne dersin? Ya da annemi ara, o gönderdi beni. Sen yeni hayatına alışana kadar seninle yaşayacağım."

İmkansızdı.

Tanımadığım birinin yanından bile geçemezdim, onunla yaşamam imkansızdı. Telefonum çaldığında elime alıp açtım. Üç kişi kayıtlıydı zaten. Annem, psikoloğum ve Hyerin teyze.

"Efendim?"

"Çok ayıp, oğlumu kapıda mı bekletiyorsun?"

"Hyerin teyze, oğlunla yaşamamı bekleyemezsin."

"Koskoca dünya hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, Jeongin. Senin iyiliğin için onu gönderdim."

"Ama psikoloğum-"

Haven / HyuninWhere stories live. Discover now