20: Korkuna Tutsak Olma

4.6K 617 407
                                    



20: Korkuna Tutsak Olma

Adımlarım bastığım kuru dalların çatırdamasına sebep olurken sanki soluğumu tutmuştum.

Birazdan yapacağım şey bütün hayatımı değiştirecekti.

Bir adım daha, sonra bir tane daha... Adımlarım birbiri ardına süregelirken Rans'ı takip ediyordum. Az evvel iyi sayılabilecek bir antrenmandan çıktığımız için ikimiz de hala terli ve nefes nefeseydik. Fakat üzerimizdeki ağırlık bundan değildi, hissettiğim yıkılmışlık Rans'ın bana söylediği son cümleler yüzündendi.

Yuvamın beni ne kadar canice öldürmek istediklerini, o geceyi bana yeniden hatırlatmıştı. Bir yabancının, daha kötüsü bana vahşi olduğu öğretilen bir adamın benim canımın acısı için endişeleniyor olması ve güvendiğim insanların beni yüz üstü bırakmış olması...

Bu gerçekle ne kadar yaşayabilirdim bilmiyordum.

"Geldik. Büyükbabam içeridedir, geç hadi."

Rans bana hızlı bir bakış attıktan sonra kulübenin kapısına sertçe tıklattı. Yessey'in bu saatlerde bazen ormanın içine gittiğini bilsem de bir yanım onun içeride olduğunu hissediyordu.

Gerçeklerin gömdüğüm yerde kıpırdandıklarını hissediyordum.

"Geldim!"

İhtiyarın güç bela duyulan sesi kulağıma iliştiğinde parmaklarımı birbirine kenetleyip yutkundum. Çok vakit geçmeden kilit gıcırdadı, ardından kulübenin tahta kapısı geriye doğru açıldı.

Kırışıklıklarla dolu bir çehre karşımda belirdiğinde kalbim aniden atmayı bıraktı.

Yessey ile göz göze geldik.

"Küçük kız?"

Şaşkınca bana bakan gözleriyle buluştu bakışlarım, onu ne çok özlediğimi o an fark edebildim, beni gerçek bir aile şefkati ile saran yaşlı adama doğru kuvvetle çekildiğimi hissettiğim o an adımlarımı durduramadım.

Ona doğru hızla koştum, ihtiyar bana kucağını açtı.

Yessey'le sıkıca sarıldık.

"Sonunda geldin demek!"

Sesinde baharın gelişinin mutluluğuna benzer bir tını vardı, hırıltılı nefesi göğsünü titretiyordu, sırtımı usul usul okşadı. 

"Geldim," dedim ona daha sıkı sarılıp. "Biraz geç kaldım ama geldim."

"Ben de beni unutup gittiğin için sana çok kızgındım!"

Telaşla geri çekilip onun gözlerine baktım. "Unutur muyum hiç? Asla!"

Yessey tatlı tatlı güldüğünde bana takılmak için söylediğini anlasam da bir yanım onu ziyarete daha erken gelmediğim için kendime kızıyordu. Bizi kapı ağzında daha fazla bekletmeden içeri aldı.

"Hadi. Size bir şeyler ikram edeyim, içeri geçin."

Uzun zaman sonra Rans'ın sesini işittim. "Ben girmeyeceğim. Era'nın seninle konuşacağı şeyler var."

Şaşkınca Rans'a döndüğümde her şeyi bu kadar iyi sezebiliyor olması beni bir kez daha hayrete düşürmüştü. Mavi gözleri gözlerime uzun uzun bakarken anlatmadığım her şeyi anlamaya dünden razı gibiydi, başını kararlı bir ifadeyle salladığında dudaklarımda güven dolu bir tebessüm peyda oldu.

"Tamam o zaman," diye fısıldadım ne diyeceğimi bilemeyerek. "Sen beni alırsın."

"Alırım."

Rans büyükbabasına el sallarken dayanamadım ve ona doğru çabuk iki adım attım, ardından ikimiz de daha ne olduğunu anlayamadan ona sarılıverdim. Rans'ın bedeni şaşkınca donakalırken ben hızla ona sarılmış, dudaklarım boynuna değerken titrek bir nefes bırakmıştım.

UNUTULMUŞ KUŞLAR GÖĞÜWhere stories live. Discover now