OKULA GİDİŞ

16.1K 609 30
                                    

''Majesteleri uyanın yoksa geç kalacaksınız."  yarı uykulu bir halde neye geç kalacağımı düşündüm. Tabii ya bugün okulun ilk günüydü çok heyecanlıydım sonunda saray eğitimim bitmiş resmi eğitimim başlayacaktı. Albert'e
"Formalarımı hazırlar mısın?" dedim başını öne ve geriye sallayarak
"Giyinme odanızdalar majesteleri." dedi pencere'nin önüne gelirken, önce iki kolonun arasında olan ve yerde biten pencere'nin perdelerini  ipiyle kenara topladı ve ayağının altındaki el örgüsü olan halıyı ayağıyla düzeltti. "Kahvaltı yapmayacaksınız ama isterseniz size birşeyler hazırlatabilirim?"
"Sağol Albert ama gerek yok."
Kuş kadar hafif olan örtümü ayağımla itebildiğim kadar yatağımın ucuna itip bana oldukça geniş olan geceliğimle yataktan çıktım.
Önce pencere'nin önüne gidip her sabah yaptığım gibi manzarayı izledim. Bu saatlerde ayrı bir güzelliği oluyordu, işin en güzel yanı da güneş odama çok az uğruyordu bu şekilde olduğundan genellikle odamda dururdum.
Koltuğun üstüne bırakılmış havluları görünce duş almak için mermerlerle kaplı banyoya girdim, sonra çıkıp neredeyse belime gelen kestane rengi  saçlarımı havluya sardım, formalarımın nerede olduğunu bulmaya çalışılıyorken üzerine oturduğumu  fark ettim, tam kalkıp alayım derken saçımda ki  havlu düştü ve benden bu kadar ifademle üzerimi giyindim. Tekrardan havluya sardığım saçlarımı bir elimle tutarken Hayley'i çağırdım.
"Hayley gelir misin?"
Kapıyı açtı ve içeri girdi.
"Birşey mi istediniz prenses?"
"Sadece saçım, yardım eder misin?"
"Herzaman ki gibi sadece tarama değil mi?" dedi ve gülerek saçımı taramaya  başladı.
"İşte oldu hazırsınız." Bavullarınız arabaya yerleştirildi. Hazırdım. Odamdan çıkınca beni yepyeni bir hayat bekliyor olacaktı, kapıda bekleyen muhafızlara bakarak kapıyı kapatmalarını söyledim ikisi de bir yandan tahta ve üzeri oyularak işlenmiş kapıları kapattı. Odam sarayın ikinci katında yer alıyordu ve bu koridor güneşi az alırdı o yüzden karanlık oluyordu.
Merdivenlerin başına geldiğimde normalde elbisemle kaydığım merdiven kenarlıklarına oturdum ve etrafa şöyle bir göz gezdirdim gidiyordum ve geri dönebilecek miydim bilmiyordum. Merdivenlerden indim, ana salona gelip tahtları geçtim ve aslan heykellerini geçince de bahçeye çıktım, gördüğüm şey kesinlikle şaşırtıcıydı.
Bütün saray halkı sanki bir uğurlama törenindeymişiz gibi bahçede duruyordu. Tamam biliyorum resmi okul'a gidenler mezun olamadan geri dönemiyordu ama bu biraz fazla değil miydi? Kendi kendime konuşmayı bırakıp kalabalığın arasında ailemi bulmaya çalıştım biraz zor olsada annemin her zamanki gibi parlayan tacı sayesinde onları buldum.
"Anne, baba buna gerek yoktu."
"Biliyoruz fakat şimdi sende gidiyorsun ve." Duygusallaşan annem karşısında babam'a baktım.
"Sakın unutma istediğin zaman geri gelebilirsin."
"Baba bunu yapmayacağımı biliyorsun, hem çocukluğumdan beri beni dövüş sanatlarıyla eğiten sen değil misin?"  sadece gülümseyerek karşılık vermişti.
Kısa bir aile sarılmasından sonra büyük kapı'nın önünde gördüğüm turuncu saçtan beni beklediklerini anladım ve  Grant, Tobias ve Elena'nın yanına doğru yürümeye başladım. Yanından geçtiğim her kişi dolu gözlerle bana bakıyordu ve bu gittikçe daha da tuhaf bir hal alıyordu.

ELEMENTLERİN PRENSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin