2.9

45 5 17
                                    
















Kahverengi dallardan bile pembe çiçekler açıyor.





















"Kaza."

Demişti karşımdaki doktor. 

"Trafik kazası."

Devam etti sözlerine.

"Yoğun bakımda."

Her harfi kalbime battı.

"Hayati tehlikesi var."

Durdum.

"Ablanız..."

Nefes alamadım. Haraket edemedim. Olduğum yere düştüm. Gerçi artık nerede olduğumu kestiremiyordum. Delice ağlamaya başladım. Kolumdan birileri tutuyordu. Hemşireler...Annem ve babam ise, bilmiyorum. Sadece hemşirelerin varlığını hissedebiliyordum. 

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, boş hastane koridorunda. Alnımdaki yaraya aldırmadan alnımı koluma yasladım. Ağlamam bir türlü kesilmezken önümü göremiyordum. Bulanıktı. 

En son kafamı kaldırıp kan olmuş kollarıma baktım. Sonrası ise yok...

***

Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Nerede olduğumu bilmiyordum. Ama önemi yoktu. Beyaz tavanı nihayet görebildiğimde kolumda bir şey hissettim. Zar zor bakışlarımı koluma indirdiğimde serumu gördüm. Ne ara taktıklarını bilmiyordum.

Başım fazlasıyla ağrıyordu. Kafamı alıp yerden yere vuruyorlar gibi sanki. Sessizce başımın ağrısına inledim. Bakışlarım bu sefer sağ tarafa kaydığında babam ve annemi gördüm. İkisi de yattığım yatağın yanındaki koltukta oturmuş öylece duvarı seyrediyorlardı.

Şu an en çok onlara ihtiyacım vardı. Onların yanımda olmasına. Öyle de olacaktı. Olmalıydı. Beni kollarıyla saracak bir ablam yoktu şu an ama babam vardı, en önemlisi annem vardı. Onlar benim rüyamın en güzel kısımlarıydılar. 

Elimle yataktan destek alıp oturur hale geldiğimde sırtımı yastığa yasladım. Annem beni fark etmişti. Ama yüzünden bir mimik dahi oynamamıştı. Sonrasında ise babamında görüş alanına girmiştim.

İstanbul Beyefendisi | Yarı TextingDove le storie prendono vita. Scoprilo ora