1. SON NEFES

111 41 141
                                    


1. SON NEFES

Sodus- Cemeteries


Tekrar tekrar nüksedip ardı arkası kesilmeden akan bir yaraydım ben. Hayatımın hiçbir döneminde mutlu olamamıştım. Bir tebessüm dudaklarıma uğramayalı çok olmuştu.

"İçimden de bir şey gelmiyor artık bir de." dedim karşımda masasında oturmuş ince beyaz kemik gözlüklerinin üzerinden bana bakan psikiyatristle konuşuyordum. Kısa kahverengi saçlarına yer yer aklar düşmüştü. Gözlerinin kenarları ve dudaklarının üstü yaşanmışlıkları belli edercesine kırışmıştı. Kahverengi gözleri pür dikkat bana bakıyordu. Yaklaşık dört senedir buraya geliyordum. İlk 6 ay gözlem altında kalmıştım. İntihara teşebbüs etmeye çalışmıştım. Ama altı ayın sonunda biliyordum ki yaşamak için bir sebebim vardı. Onu dünya üzerinden silmeden ölemezdim.

Bir intikam uğruna yaşıyordum.

Bir intikam uğruna şu an nefes alıyordum. Aldığım, ciğerlerime dolan her nefes onu öldürmeye ant içmişti. Her zerrem tepeden tırnağa onu öldürmeye ant içmişti ve ben, onu öldürdükten sonra rahatlıkla bu iğrenç dünyadan kendi adımı da bir mezar taşına kazıyabilecektim.

Karşımdaki kadına düz, soğuk gözlerle baktım. Masası derli topluydu. Her şey simetrik ve nizam içerisindeydi. "Hangi işe başlarsam başlayayım bitiremiyorum mesela," dedim sesim de en az bakışlarım kadar soğuk çıkmıştı. "Mutluluğu hayat bana her zaman çok gördüğündendir belki, bir işi bitirsem bile mutlu olamayacağımı biliyorum. Zamanında kaç kere bir şeyler başardım da sevincini yaşadım. Bilmiyorum." dediğimde hafifçe başını salladı, kırmızı ojeli parmaklarıyla gözlüğünü hafifçe geri itti ve önündeki bilgisayara hızlıca bir şeyler yazmaya başladı.

"Bugünlük yeterli. Geçen ay verdiğim ilacın bittiğini düşünüyorum. Tekrar yazıyorum." dedi sonra ilerisindeki minik not kağıtlarının bulunduğu kutuya uzandı ve kağıdı çekerken duraksadı. "Hatta sanırım ilaç artık işe yaramamaya başlamış. Durumun tekrar eskiye dönmeye başlamış gibi görünüyor. Farklı bir ilaç yazıyorum şimdi." dedi. Umursamadım. İlaçların bana iyi geldiğini düşünmüyordum. Sadece eski, o küf tutmuş anıları daha az hatırlamamı sağlıyordu o kadar.

Bir de bunun küf tutmamışı vardı.

Benim şu anda hayatta olma sebebim.

Hafifçe yerimden doğruldum. Kısa ojeli parmaklarıyla uzattığı kağıdı elinden aldım. Anlamadığım kısa, içinde harf ve rakamların bulunduğu bir yazıydı. Çok da umursamadan cebime attım ve arkama dönüp kapıdan çıktım.

Hastane havası beni boğuyordu.

Onun hayata tekrar bağlanamadığı bu hastane havası beni boğuyordu. Saatlerce bir köşesinde oturup beklediğim bu koridor beni boğuyordu. Genel olarak her şey beni boğuyordu.

Ben boğuluyordum.

Hastaneden hızla çıktım ve başımı havaya kaldırıp derin bir nefes aldım. Hava bugün bulutluydu. Hatta hafifçe yağmur çiseliyordu. Minik yağmur damlaları kirpiklerime tutunurken başımı tekrar eğdim ve ellerimi cebime sokup yürümeye başladım.

Çok geçmeden hastanenin karşısında ki durağa vardığımda ceketimin altından sweatimin kapüşonunu çıkardım ve kulağıma kulaklıklarımı geçirip önüme döndüm. O sırada gözlerimin kadrajına giren arabayı tanıyordum. Zaman sanki yavaş akmaya başlamıştı. Gözlerim önümde ki kırmızı BMW'yi takip ederken, araba hastanenin otoparkında durdu ve içinden o indi.

RUH KAFESİ Where stories live. Discover now