bölüm on sekiz¹⁸

Start from the beginning
                                    

Jinu burukça gülümsediğinde önüne döndü ve tencerenin altını kapatarak iç geçirdi.

"Her ne kadar gülüp geçsek de sanırım hayatlarımız üzerinde büyük bir etkisi varmış, farkında değilmişiz. Ona teşekkür edebilme şansım olsaydı keşke."

Gülümsemesi yavaşça solduğunda ensemi kaşıdım hafifçe, buna hak veriyordum. Evet, gerçek anlamda tüm bu yaşananlardan en çok ben kaçmıştım ve ne kadar kaçtıysam da o kadar kovalanmış; en sonunda burun buruna gelmiştim. Jinu haklıydı.

Farkında değildik, farkında değilmişim.

"Her şey yolunda mı?"

Mutfağın kapısında beliren bedene döndüm. Donghyuck'tu. Ellerini siyah eşofmanın ceplerine sokmuşken ilk benimle göz göze gelmiş, sonra da Jinu'ya çevirmişti bakışlarını.

"Evet, yemek hazır."

Jinu, tencereyi kulplarından tutarak bize doğru döndüğünde yaslandığım yerden doğruldum ve süper kahramanın bıraktığı not yüzünden gerginleşen atmosferi sezdiğini hissettiğim Donghyuck'a baktım.

Gözlerini Jinu'dan ayırıp bana çevirdiğinde Jinu'nun durgunluğunu fark etmiş o ifadesine karşılık, "Yok bir şey." ,diye mırıldandım ve pek ikna olmasa da önden ilerleyişiyle onu takip ettim.

Donghyuck'un evi Jaemin'in evinin aksine daha küçüktü, on birinci kattaydık. Diğer tüm çocuklar da buluşmaya gelmişti ki onların aksine Jinu'nun da Donghyuck gibi özellikle benim ve Jeno'nun orada olmasını istediğini söylediğini anımsadım aniden.

Sebebini anlayamamıştım ancak tahmin edilebilir olduğunu da biliyordum.

Büyük yemek masasının bulunduğu salona girdiğimizde etrafa dağılmış çocukların yavaştan ayaklanıp masaya yaklaştığını gördüm. Jinu masanın ucuna oturduğunda Donghyuck çaprazına oturdu, ben de Jinu'nun yanına geçtim. Karşıma Renjun oturduğunda yanımdaki sandalye çekildi, Jeno'ydu gelen.

Gözlerim istemsizce ona döndüğünde yüzündeki ifadenin hâlâ aynı olduğunu fark ettim, aslında, ona Donghyuck'un bizi buluşmaya çağırdığını söylediğimden beri böyleydi. Öfkesi tazelenmiş gibiydi, bakışları ise kayıtsız ve sertti. Karanlık saçıyordu ve bunu isteyerek yaptığını biliyordum.

Tekrardan tabağıma çevirdim bakışlarımı, gergin olmamasını istesem de diğer herkes gibi ona söz geçirebilecek biri olduğumu düşünmüyordum.

"Ne kadar acıkmışım ya,"

Konuşan Jisung, kendisine en yakın duran tencerenin kapağını kaldırdığında yayılan büyük buhar kütlesine dikkatimi verdim. Ramen kokusu hemen duyulmuştu, diğer tencerede de tteokbokki vardı. Ortada ise sipariş ettiğimiz soslu tavuklar duruyordu. Herkesin tabağının yanına ayrılmış kase pirinçleri ise Minji yapmıştı.

Herkes bir şeyler mırıldanarak tabaklarına yemek almaya başladığında çubuklarımı parmaklarım arasına aldım ancak karar veremediğimden bir süre ne alsam diye göz gezdirdim. Gerçi pek aç değildim, bu yüzden tteokbokkiye uzandığımda tabağıma almıştım birazını. Tamam, az gözüküyordu ancak yiyebileceğim kadardı.

"Yavaş ye Jaemin."

Minji, hemen yanında oturan Jaemin'in ramen yüzünden ağzını yakmasına karşılık köşeden peçete aldığında masadan gülüşmeler duyuldu.

there is a superhero in our school 英雄 jenoWhere stories live. Discover now