"O ne alaka şimdi?"
"Bir gün öleceksin zaten neden yaşıyorsun?"

Sorduğum soru ile kaşlarını çatıp bir süre düşündü.

"Aynı şey mi?"
"Aynı sayılır. İkisi de baya saçma."

Herkes önüne dönüp gülmemek için kendini tutarken ben nihayet açtığım saçlarımı havalandırıp kendimi yatağa bıraktım.
Her şeye karışırsa öyle olur.

Sabah yine hazırlandık ve dünkü yere gitmeye başladık. Onların başındaki adamı almamız bizim için iyi olacaktı.

"Açelya, Emir ve Ateş aşağı inin. Barış arkaya git. Görünmeden koru bizi. Hakan sen yukarıda kal. Timur ve Serkan siz benim yanımda kalıyorsunuz."
"Emredersiniz komutanım."

Yavaş yavaş aşağı inerken kulağım Hakan abideydi. Biz göremesek de o birileri geldiği zaman bizden önce görebilir
Aşağı inip kayalardan birinin arkasına geçtim ve silahımı önüme aldım.

"Komutanım geleceklerine nasıl bu kadar emin oluyorsunuz?"

Serkan sorduğunda Çağatay cevap verdi. Onları mikrofonlu kulaklıklar sayesinde dinliyordum.

"Gelecekler. İşleri bitmedi sonuçta. Hem ben çağırdım gelmek zorundalar."

Son söylediğine güldüm. Dünkü yaptığı davetten bahsediyordu. Gelecekler. Gelmek zorundalar.

"Komutanım geliyorlar."
"Kaç kişiler ?"

Hakan abi bir süre durdu.

"Kalabalık komutanım. Yüz kişi yakın."
"Gelsinler."

Yerime iyice yerleşmişken Çağatay tekrar konuştu.

"Ateş, Açelya, Emir yukarı çıkın. Ters taraftan geliyorlar. Açık hedef olacaksınız."

Silahımı onları görmek için tutarken yavaşça kalkıp geri geri ilerlemeye başladım.

"Hay anasını ya!"

Ateş söylenmeye başlayınca ona döndüm.
Yanlış tarafa girmişti yukarı çıkmaya çalışırken.

"Teğmen, acele et."
"Geliyorum komutanım."

Olduğum yerde durup bana doğru yaklaştığında elimi uzatıp yukarı çektim.

"Nereye gittiğine bakmadan mı yürüyorsun sen?"

Bir yandan çıkmaya devam ederken hesap sormadan da edemedim. Çağatay açık hedef olacaksınız dedikten hemen sonra böyle bir hata yapması beni bir anda gerdi.

"Özür dilerim komutanım. Sizin taraftan çıkacaktım."

Cevap vermeyip çalılıkların arkasına gelince görünmediğime emin olduğum bir yerde durup menzil aldım.

"Gel şuraya."

Emir çoktan çıkıştı ve Timur'un hemen sağında mevzi almıştı.
Ateş soluma geçip silahını ayarlarken ben de dürbünden gelenlere baktım. Yaklaştılar.

"İlk atış bende. Atışım ile başlıyoruz. Barış."
"Emredin komutanım."
"Göreyim seni."
"O iş bende komutanım."

Çağatay öndeki koşturan adamı vurduğu an namlunun ucuna gelen ilk kişiye sıktım. Hepsi bir anda gelen ateş ile duraksarken biz devam ediyorduk.

"Tırt lan bunlar."
"Doğru diyorsun badim."

Emir ve Serkan kendi aralarında hiçbir şey umursamadan konuşurken aynı zamanda bize doğru yaklaşan gereksizler ordusundan kişi elemeyi de ihmal etmiyordu.

"Durun siz durun. Ben şimdi onların ağızlarına..."
"Hop Barış!"
"Kusura bakmayın komutanım."
"Haklısın ama ben de takıntılı bir manyağım ne yapacağız."

Yanımda küfür edilmesinden hoşlanmam .
Barış az önce tamamlayamadığı cümlesini hayata geçirmeye başladı. Dediği gibi coştu. Aslanım benim!

"Hakan. Bunların başında kim var seçebiliyor musun?"
"Komutanım arkadan gelen kısa adam gibi. Sürekli bir şeyler konuşuyor ve yanındakilere emir veriyor anladığım kadarı ile."
"Tim. Onu canlı alacağız."
"Emredersiniz komutanım."

Hakan abinin tarif ettiği adamı gördüm. Dediği gibi yanındakilere bir şeyler söylüyordu. Sayıları iyice azalmıştı.
Barış yer değiştirmek için hareketlenmeye başladığında onu korumaya çalıştım ve önüne geçip göz hizasındakileri hedef aldım.

"Niye haber vermeden hareket ediyorsun Barış?"
"Komutanım azaldıkça yavaşlamaya başladılar. Çalıların arkasındayım fark etmezler diye..."
"Sen ne olursa olsun emir almadan ve haber vermeden hareket etme."
"Emredersiniz komutanım."

Sürüne sürüne yerime gidip tekrar göz hizasındakileri hedef aldım.
O sırada başlarında olduğunu düşündüğümüz adamı arkadan arkadan kaçmaya çalıştığını gördüm.

"Komutanım adam gidiyor."-T
"O bende."

Adamı çok uzaklaşmadan bacağından vurduğumda yere düştü.

"Komutanım teslim oluyorlar."-H
"Telsizi verin."

Çağatay telsiz istediğinde Timur telsizi uzattı.

"Duyuyor musunuz lan beni?"

Telsizden bir süre ses gelmedi.

"Duyuyor musunuz lan!"
"Duyuyoruz."
"Atın silahları yere, ellerinizi havaya kaldırıp yavaş yavaş gelin."

O sırada gözüm dürbünden arkadaki adama kaydı. Hala kaçmaya çalışıyor şerefsiz.

"Nereye gidiyorsun acaba salak? Sürünüyor bir de!"

Tekrar hedef alıp bu sefer kolundan vurduğumda sağlam elini havaya kaldırdı.

"Şimdi teslim olursun tabii. Mal."

Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now