confusion

455 50 2
                                    

"Yine getirmiş kız arkadaşını." Gözlerim Mark'ın üzerindeyken yanımda oturan Jeno'nun kulağına fısıldadım. Mark onun hakkında konuştuğumu anlamış olacak ki bakışlarını bana çevirdi. Jeno sakince kulağıma yaklaştı, "sakin ol, şu an seninle uğraşmıyor zaten."

Bıkkınlıkla ayağa kalkıp mutfağa ilerledim. İçeri girdiğimde kapıyı açık bırakarak raftan bir bardak alıp su doldurdum. Arkamdan gelen ayak sesleriyle bardağı tezgaha koyup arkamı döndüm. Mark giydiği siyah tişörtüyle çok güzel duruyordu, siyah ona fazlasıyla yakışıyordu. Aklımdan geçenleri bir kenara bırakıp Mark'ın kapıyı kapatıp duvara yaslanmasını izledim.

"Dediklerimi çok kafaya takmışsın galiba." Gözleriyle beni süzerken ben de arkamdaki tezgaha yaslandım. Ona savaş açarmışçasına bakarken aynı şekilde ben de onu süzdüm. "Ben öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum."

"Sen söylemedin zaten, Jaemin sağ olsun." Yaslandığım tezgahtan doğrulup gözlerimi kaçırdım. Ah cidden, aptal Jaemin. Sinirle salona doğru ilerlerken kolumu tutan el ile duraksadım. Tam arkamda duruyordu ama arkamı dönmeye cesaretim yoktu. "Neden dediklerimi bu kadar kafaya taktın? Küçük bi uyarı yapmıştım sadece."

Kolumu eli arasından kurtarıp ona döndüm. Gözlerim sinirden dolarken ağzımdan çıkacak şeyleri yutmaya çalıştım. "Sadece, sus Mark. Rahatsız ediyorsun." Onu arkamda bırakıp ceketimi alarak evden çıkış yaptım, biraz daha o evde kalsaydım içimdeki her şeyi yüzlerine kusabilirdim.

trust me [markhyuck]Where stories live. Discover now