𝟏𝟏

282 45 21
                                    

Şirketten çıkalı yaklaşık on dakika oluyordu. Hafifçe yağan karın altında eve geri dönüyordum. Haruto nezaket gereği arabasıyla beni evime bırakmayı teklif etmişti, doğrusu bu karlı ve buz gibi havada yürümeye pek niyetli değildim ancak yeni bir skandalı kaldırabileceğimi sanmıyordum. Son zamanlarda sayamayacağım kadar çok kez gidip geldiğim bu yolu artık her detayına kadar ezberlemiştim. Bu yüzden karanlık çöktüğünde ne kadar tehlikeli bir yer olduğunu da biliyordum. Güneşin son ışıkları kendini gösterirken adımlarımı hızlandırdım. Ancak işim oldukça zor gözüküyordu, neredeyse 15 dakikalık yolum vardı.

Bu yüzden bir el beni arkaya doğru çektiğinde ani bir çığlık atmıştım. Kendimi savunacak güce sahiptim ama şiddete başvurmak istemiyordum. Bir yabancı olarak karakola gitmek, istediğim son şey bile değildi.

Büyük bir sinirle arkama döndüm ve tanıdık bir yüzle karşılaştım. Tanıdık gözüküyordu ama nereden tanıdığımı bilmiyordum. Sinirle konuştum.

"Ne yaptığını sanıyorsun?!"

Yüzünde pis bir sırıtış vardı ve bu göz korkutucuydu. Ayrıca üzerinden gelen yoğun alkol kokusu işi daha da kötü hale getiriyordu.

"Buluşmaya niyetin yoktu, bende seni ziyaret etmeye karar verdim."

Dedikleri ile kim olduğunu anlamıştım. Artık peşimde şirketi ve grubundan atılmış, tacizci olarak tanınan bir idol sapığım vardı. Sinirle güldüm.

"Eğer şimdi gitmezsen polis çağıracağım!"

Ancak gitmek bir yana dursun, bana daha da yaklaşmıştı. Aklımdan binbir türlü düşünceler geçiyordu ve nasıl kaçabileceğim hakkında planlar kuruyordum. Aniden koşmaya başlasam kaçabilir miydim?

"Söylesene gerçekten o çocuk ile sevgili misiniz?"

Etrafımdaki herkes sinirlenince korkutucu birine dönüştüğümü söylüyordu ve benim için halatlar kopmak üzereydi.

"Bunun seni ilgilendiren kısmı ne?!"

Küçümser bir şekilde gülmüştü. Amacı beni sinir hastası yapmak olmalıydı, beni sokakta sıkıştırıp, özel hayatım hakkında sorular sorduğu yetmezmiş gibi birde suçlu benmişim gibi davranıyordu.

"Siz kadınlar... Hepiniz aynısınız değil mi? Para neredeyse sizde oradasınız. Eskiden yanımda olan kadınların hiçbiri şu an yok."

Neredeyse iğrenerek söylediği sözler çileden çıkmama yeterli olmuştu.

"Paran olmadığı için mi senin yanında olmadıklarını sanıyorsun? Aptal, kendini kontrol etmeyi dahi beceremeyen, tacizci, sapığın tekisin! Kimin yanında olmasını bekliyordun ki?!"

Ardından iyice üstüme eğildi. Bu sadece iğrençti... Dizimi kaldırarak karnına tüm gücümle vurdum. Zaten sarhoş olmasının etkisiyle geriye doğru sendelemişti, fırsattan istifade ederek diz içlerine sert birer tekme geçirmiş ve yere düşmesine neden olmuştum. Sanırım ayağımdaki sert postallara teşekkür etmem gerekiyordu.

Yere düşer düşmez tüm gücümle koşmaya başlamıştım. Zaten koşuyor olmam damarlarımdaki yoğun adrenalin ile birleşince nabzımı tavan yaptırmıştı. Öyle ki kalp atışlarımı rahatlıkla duyuyordum.

15 dakikalık mesafeyi oldukça zorlanarak da olsa kısa sürede aşmamın ardından kapının önüne gelmiştim. Pencereden gelen ışık Karin'in evde olduğunu gösteriyordu. Aceleyle zile bastım. Normalde hep anahtar kullandığım için acil durum olduğunu anlamasını umuyordum...

"Aedin, bu çok korkutucu! Ya seni tekrar sıkıştırmaya kalkarsa? Bir şeyler yapmamız gerek!"

Eve gelir gelmez kendimi yere atmış, nefesimin düzene girmesi için yaklaşık 10 dakika boyunca kalkmamıştım. Ardından oldukça meraklanmış olan Karin'e olanları anlatmıştım. Dediklerinde kesinlikle haklıydı ancak elimde herhangi bir kanıt yoktu. Karakola gittiğimde bir "idolün" beni taciz etmeye çalıştığını söylesem sadece gülerlerdi. Dolayısıyla yapabileceğim en mantıklı şey gözünü korkutmak olacaktı.

"Karin kesinlikle haklısın. Ama bir idolle sevgili olduğum hakkında çıkan bir dünya haberden yalnızca bir gün sonra karakola gidip başka bir idol tarafından taciz edildiğimi söylemem mantıklı olmaz. Şimdilik sadece "Bir daha böyle bir şey olursa, seni şikayet edeceğim" gibi bir şeyler diyeceğim. Zaten daha önce de böyle bir konudan başı yandığı için yeterli olacaktır. "

Kafasını kabullenir anlamda salladı.

"Benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun, lütfen kendine dikkat et, ayrıca olaylar büyürse sakın kendi başına halletmeye çalışma."

Gülümseyerek kafa salladım. Başım ağrıyordu, yorgundum ve hasta olacak gibi hissediyordum. Soğuk hava çarpmış olmalıydı. Bu nedenle yatağıma doğru ilerledim. İstediğim tek şey uyumak ve her şeyin düzeldiği bir sabaha gözlerimi açmaktı.

Oldukça erken bir saatte ağır bir baş ağrısı, ağrıyan bir boğaz ve tıkalı bir burun ile uyandım. Gece oldukça erken uyumuştum, bu nedenle bu kadar erken bir saatte uyanmam normaldi. Ses çıkartmamaya özen göstererek mutfağa ilerledim. Boğazımı yumuşatması için yeşil çay içecektim. Isıtıcıya suyu doldurup, çalıştırdım. Ardından su ısınana kadar gündelik işlerimi hallettim. Genel olarak güçlü bir bünyeye sahiptim, kolay kolay hasta olmazdım. Ancak hasta olduğum zaman iyileşmem haftalarca bile sürebilirdi. Bu nedenle istediğim tek şey dinlenmekti. Kutudan çıkarttığım yeşil çay poşetini kupaya koyup üzerine kaynayan suyu döktüm. Ardından yiyecek bir şeyler bulup onları da hazırladım. Aceleyle karnımı doyurduktan sonra ilaç dolabından aldığım ağrı kesiciyi mideme gönderdim.  

Yatağıma geri döndüm ve yorganımın altına girdim. Telefonumun ekran kilidini açıp saate baktım, 7:48'i gösteriyordu. Ancak kış mevsiminde olduğumuz için hava karanlıktı ve saat çok daha erken gibi gözüküyordu. Mesaj kutuma girip mesajlarımı kontrol ettim. Özellikle Woojin'in mesaj yazıp yazmadığını merak ediyordum. Ancak sadece "tehdit" mesajıma görüldü atmıştı. Çok fazla umursamadım ama içimde geçmek bilmeyen kötü bir his vardı. Oldukça ani şeyler yaşamıştım ve şu anlık istediğim tek şey bir süre dinlenip, kendime vakit ayırmaktı.

smoke • Watanabe HarutoWhere stories live. Discover now