chapter 2

2.4K 236 126
                                    

dayanamadim atiyorum iki gunde bi bolum gelir artik

keyifli okumalaarr

medya: skz/mixtape: gone days🤧💖

Saçlarımda bir hareketlilik hissettim ve gözlerimi araladım. Herkes arabadan inmişti ve Chan hyung beni uyandırmaya çalışıyordu. "Seungmin-ah, geldik. Artık uyanmalısın."

Yumuşak sesini duyduğumda başımı kaldırmıştım. Bacaklarının arasında ben oturduğum için kalkamamıştı. Bana gülümsedi ve bende gülümsedim. Kapıyı açtım ve arabadan indim. Peşimden o da indi. Birlikte binadan içeri girdik ve kendi katımıza çıktık. Eve girdiğimiz zaman ben direk odaya geçip duş almıştım. Çıkıp kurulandım ve üzerime bir şort ve tişört geçirdim.

İçeri döndüğümde gözlerim ilk Felix'i buldu. "Felix, bir şey için yardımına ihtiyacım var, gelir misin?"

Başıyla onayladı ve peşimden kalkıp mutfağa geldi. Kapıyı kapatıp ona döndüm. "Tekrar sormayacağım. Changbin hyung ile tepeye çıktığınızda ne oldu da öyle geri döndün? Hiç birimizin yüzüne bakmıyordun."

Bakışlarını kaçırdı ve ellerini önünde birleştirdi. Changbin hyungtan hoşlandığını biliyordum çünkü biz çok yakındık. Son iki haftadır biliyordum bunu ve o da bu hislerin yeni olduğunu söylemişti. Bu yüzden onu sıkıştırıyordum.

"Seungmin, çok fena bir şey oldu. O kadar çok şaşırdım ki ben, ona bir şey diyemedim. Kendini çok kötü hissediyordur."

Kaşlarımı çatıp yanına gittim ve ona baktım. Üzgün değildi, kötü bir şey değildi ama ne olmuştu? "Ne oldu söylesene?"

"Changbin hyung, beni öptü." Gözlerim kocaman açılırken şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bu, hiç ama hiç beklemediğim bir şeydi. "Ne? Nasıl oldu?"

Başıyla onayladı ve güldü. Elleriyle yüzünü kapattı. "Biz taşın üzerinde oturuyorduk. Sonra sohbet ederken ona döndüm. O da bana bakıyordu. Ben konuşmak için dudaklarımı ıslattığım sırada dudaklarıma baktı ve kolunu belime sarıp öptü. Birden ne olduğunu bile anlayamadım."

Bir elimle açık kalan ağzımı kapattım. Bu çok güzel bir haberdi fakat sonrasında çok da güzel şeyler yaşanmamış olmalıydı. "Sonra ne oldu?"

"Ben bir şey diyemedim. Ona karşılık verdim ve nefeslenmek için ayrıldığımız arada bana baktı. Ama ben o kadar çok utandım ki, kalkıp koşarak geri döndüm."

Gülerek ona sarıldım. O da bana sarıldı. Şu an yaşadığı öpücük için mutlu olduğunu biliyordum. Ama bir yandan da Changbin hyungu öyle bıraktığı için kötü hissediyordu. "Felix, onunla konuş ve hislerinden bahset. Eğer Changbin hyungunda sana karşı hisleri olmasa, seni öpmezdi."

"Bilmiyorum, Min. Kafam çok karışık şu an." Ayrıldığımızda başımla onayladım. Ardından kapı açıldı. Chan hyung başını içeri uzattı. "Siz, ne yapıyorsunuz burada?"

Felix'e kısaca göz attım. Durumu toparlamış gibiydi. Tekrar Chan hyunga baktım. "Hiç, öyle sohbet ediyorduk."

Pek inanmışa benzemiyordu ama başıyla onaylamıştı. Sonra bana baktı. "İstersen ben akşam yemeği için bir şeyler yapayım, sende çocuklar için yer hazırla."

"Tamam, hallediyorum hemen." Bana güzel gülümsemesini sunduktan sonra, tekrar konuştu. "Benim odamda Felix ve Changbin kalır. Minho ve Hyunjin de salondaki koltuklarda yatar."

"Hyung, ben şey-" Felix tahmin ettiğim gibi bölecekken ona ters ters bakıp konuşmasını kestim. "Felix'e de uyar. Gel benimle, sana giyecek bir şey vereyim."

just friends?Où les histoires vivent. Découvrez maintenant