14. İzlerin sahibi

Start from the beginning
                                    

Kaç dakika öylece yerde oturduğunu bilmiyordu kumral ama şoku atlatmış değildi. Kapı tıklandığında irkildi ve başını oraya çevirdi. "Kanka, hızlı ol hadi." dedi Özgür. "Tamam." diye mırıldanmıştı ama kapının arkasındaki bedenin duyup duymadığını bilmiyordu. Fakat gittiğini Ertuğrul'a laf yetiştirirken uzaklaşan sesinden anlamıştı.

Ayağa kalkıp musluğu açtı ve buz gibi suyu yüzüne çarpmaya başladı. Alev gibi yanan ensesini de ıslatıp dağınık olan saçlarına ıslak elini geçirip, ıslanmasına neden oldu. İçi yanıyordu, bedeni küle çevirecek ateşi hissediyordu ve su ile dineceğini sanıyordu. Fakat bir kere bile rahatlamamıştı.

Banyodan çıkıp mutfaktaki üçlüyü es geçerek odasına adımladı. Gökhan ile yüz yüze geldiklerinde ne olacaktı? Gökhan çok mu sarhoş olmuştu da öyle öpmüştü onu...

Odasına girdiğinde Gökhan uyanmış yatağın ortasında oturuyordu. Odaya girdiğinde mavi irisler ile karşılaştı. Donuk bir şekilde ona bakarken, Şafak kapıyı kapatıp iki adım daha atmıştı odanın içinde. Bakışlarını ondan çekemiyordu. Gökhan'dan dünü hatırlayan küçük bir eylem bekliyordu fakat sarışın rahatsız olup, "Ne bakıyorsun oğlum öyle gözünü dikmiş?" dedi. Rahat çıkan sesinde her hangi bir tekleme yoktu, gözlerini kaçırmıyordu bile. Ya da sorgulamıyordu. Hatırlamıyor mu?

Şafak gözlerini ondan çekip komodinin üzerinde duran telefonuna uzanırken Gökhan oluşan boş bu anıyı hızlıca değerlendirip dün gece Şafak'ın teninde bıraktığı izlere göz gezdirdi. Kendi eseri ne de güzel yakışmıştı kumrala. Hatırladığını anlamıştı ama dillendirene kadar susacaktı. Şu an bile kumralı garip davrandığını, hatta henüz ona yavşamaması bile dün geceden dolayıydı. Rahatsız mı olmuştu, acaba ondan uzaklaşacak mıydı? Hatırlamaz diye düşünüyordu oysa...

"Bir günaydın demeyecek misin?" dedi kalın sesiyle. Şafak daldığı moddan çıkıp sarışına döndü. Yüzüne baksa aklına geceki sahneler geliyordu ve kabine spazm etkisi yaratıyordu. " Günaydın Gökhan kuşum." dedi ama her zamanki gibi sevecen bir ton ile değildi. Donuktu. Rahatsız oldu Gökhan bu ses tonundan. Ulan ne bekliyordu ki, en yakın arkadaşının onu öptüğünü hatırlıyordu. Tabi böyle davranacak.

"Günaydın." deyip yataktan kalktı ve üstüne bir şey giymek için Şafak'ın dolabını açtı. Zaten altındaki eşofmanda kumralındı. Dikkatli bir şekilde beyaz tişört alıp odadan çıktı. Saniyesine aklına gelen şey ile üstüne baktı. Değiştirilmişti. Gökhan mı değiştirmişti...

Kumral çıldıracak gibi hissediyordu. Yatağın ucuna oturup kollarını baldırlarının üstüne koyup kafasını iki elinim arasına aldı. Dün hayal gibiydi onun için şu an. Gerçekliğini boynundaki izler dışından birinin ağzından duymaya ihtiyacı vardı. Aslında Gökhan'ın. Çok mu sarhoş olmuştu da hatırlamıyordu ve boynundaki izler... Ayık bir Gökhan'dan beklenmeyecek eylemdi.

Birkaç dakika durduktan sonra odadan çıkıp mutfağa girdi. Gökhan hâlâ lavaboda olmalıydı, Ertuğrul ve Cüneyt masada otururken Özgür ocağın başından omlet yapıyordu. Birbirlerine günaydın dedikten sonra Şafak yerine geçip oturdu. Başını kaldırıp çaprazına oturan Ertuğrul ile göz göze geldiğinde, boynunu işaret edip pis pis sırıttı. Aptal çocuğun yüzündeki ifade o kadar komikti ki Şafak istemsizce kıkırdadı ve sabır dileyip kafasını yanında oturan Cüneyt'e çevirdi. Dağılmış bir şekilde önündeki boş tabağa bakıyordu. Dün gece birileri için sıradan geçmemişti görünüşe göre.

Şafak'ta aynı Cüneyt gibi önündeki boş tabağa odaklanmıştı. Acaba sarışın hatırlayacak mıydı? Ya yoksa kendi yanlış hatırlıyorsa? Sarışın biri ile girmişti tuvalete ama çıktığı anda vardı aklında. Sonra Gökhan gelip başını kaldırmıştı... Ya beyni oyun oynuyorsa onunla, ya cidden Gökhan değilse o kişi. Hayır neden böyle olsun, kafayı mı yemişti o? Bacağın üstündeki elini yumruk yaptı. Bir daha sarhoş olmayacaktı ulan, delirmiş gibi hissediyordu çünkü.

Hiç Tanımaz Tenim Ellerini Where stories live. Discover now