19-Eğlence♣️

Start from the beginning
                                    

"Can yakıcı olmuşsun." dediği zaman utançla gülümsedim. 

"Göz alıcı olmuşsun." dedim bende. O da gülümseyip beni dışarı çıkardı. Kolunu belime atınca durdu. Eyvah! Elbiseyi yeni fark etmişti. Dönüp arkama baktı. Aynı hızla,

 "Eylül bu elbisenin yarısı nerede?" Diye bağırdı. Kıskanç işte. 

"Ya Rüzgar geç kalıcaz hadi." diyerek onu dışarıya sürüklemeye çalıştım. 

"Git üstünü değiştir Eylül!" Kesinlikle öyle bir şey yapmazdım!

"Hayır değiştirmem tabi ki de. Hem yanımda sen varsın aşkım. Kimse bana bakamaz." diyerek dudaklarımı büzdüm. Sen istedin Rüzgar. Ben ikna etmesini bilirim. Dudaklarıma bakıp yutkundu daha sonra, 

"Eğer yanımdan ayrıldığını görürsem, saçından sürükleyerek buraya getiririm." Dediği zaman Hızlıca başımı salladım. 

"Aferin benim sevgilime." dediği zaman 'benim' kelimesine vurgu yapmıştı. Gülümseyip elini tuttum. Sanki benim tutmamı bekliyormuş gibi o da hemen elimi, elinin içine alıp yavaşça okşadı. Bu güven ve sevgi hissini özlemiştim. Beraber yürüyüp, bahçeye indik. Kağan ve Emre bizi bekliyordu. Babam da bazı askerlerle beraber yanlarındaydı. Elimi çekip çekmeme konusunda kararsızdım. Rüzgar da bu düşüncemi anlamış olacak ki, okşamayı bırakmıştı ve eli biraz serbest duruyordu. Rüzgarın elini daha fazla tuttum. Yanlarına gittik. Babam gülümseyen gözlerle bizi izliyordu. Barıştığımızı ona daha söylememiştim. 

"Çok güzel olmuşsun kızım." Sıkıca babama sarıldım. Eğer şu anda bu durumdaysam onun sayesindeydi her şey. Babama çok şey borçluydum. Sonuçta bütün bu yaşananlar onun sayesindeydi. 

"Doğru kararı verdiğine çok sevindim kızım. Tebrik ederim." diyerek kulağıma fısıldadı. Bende 

"Teşekkür ederim baba.Her şey için." Diyerek ondan uzaklaştım. 

"Evet beyler. Kızım size emanet. Eğer kılına zarar gelirse, hepinizi yakarım." Babam şakayla karışık konuşmuştu. Ama hepsinin gözünden korku parçalarının geçtiğine emindim. 

"Merak etme Mehmet Amca. Eylül bize emanet." Rüzgar tekrardan elimi tutup, cevabını vermişti. 

"Eylül sen gideceğiniz Restaurantı biliyorsun. Hadi gençler size iyi eğlenceler." diyerek babam işine dönmüştü. 

"Şu anda sana kızman lazım. Ama Rüzgarla bu konuda tartıştığınızdan ve senin katır inadın sayesinde bu savaşı kazandığından eminim. Bu yüzden enerjimi hiç harcayamam, sonuçta akşam lazım olacak." Kağan işte. Tanıyor adam kuzenini. 

"Aynen kardeşim. Ağzını yormaya değmez. Boşver. Ben yordum bakın hiçbir şey değişmedi. " Gözlerimi devirerek başımı  iki yana salladım. Bazen, fazla abartıyorlardı.

"Hadi gidelim artık." diyerek isyanı çektim. 

"Nasıl olsa dört kişiyiz tek arabayla gidelim." Kağan'a katıldım. Diğerleri de onaylamıştı. Ama Rüzgarın homurdanmalarından zorla kabul ettiğini anlamıştım. 

"Tamam hadi benim arabayla gidelim." Rüzgarı onaylayıp, arabasına doğru gittik. 

"Ben arabayı sürüyorum. Eylül yolu da sen tarif edeceğin için öne yanıma geç. Artık sizde iki bekar Sultan takılın arkada." Hepimiz Rüzgarın söylediği üzerine güldük. Emre'ye baktığım zaman durgun olduğunu fark ettim. Yaşadığı kesinlikle kötü bir durumdu ama üzülmesini istemiyordum. Ona gülmek yakışıyordu. Yanına gidip kolunu tuttum. 

"İyi misin Emre? İstersen gitmeyebiliriz." Dedim gülümseyerek. 

"Gerçekten iyiyim Eylül. Sadece biraz yorgunum. Biliyorsun futbol maçı." diyerek göz kırptı. Bende güldüm. 

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now