LÂCİVERT | OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM ♤ LÂCİVERT GÖĞÜN KOYNUNDA

En başından başla
                                    

"Beni izle sen, ne yapacaksın elin heriflerini izleyip? Kasları spor salonunda değil askeriyede yaptık biz kızım. Karizma desen var," deyip sırıttı. 

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ona bir itirazım yok zaten,"

"Sevişme sahnesi izlemem ben. İlk tecrübemi sana saklıyorum," diye boğukça fısıldadı. Yanaklarım söyledikleriyle alev almıştı. 

Avuç içiyle yanağımı kaplarken baş parmağıyla tenimi yumuşakça okşadı. Dört parmağı kulağımın arkasındaydı ve narince tenime dokunuyor beni mayıştırıyordu. Konuşmadan bir süre birbirimizi izledik. Akif'in yüzümü seven parmaklarına eklenen etkileyici bakışlarıyla kalbimin dingin ritimleri hızlanıp duruluyordu.

Filmin bitiş müziği salonu doldurduğunda Akif'in göğsüne yaslı duran başımı yavaşça kaldırdım. Herkes ayaklanmaya başlamıştı. Akif Karan elimi tuttuğunda onun eşliğinde sinema salonundan çıktık. Duha ve Göktürk kapının önünde bizi bekliyorlardı.

"Hayatımda izlediğim en kötü filmdi," dedi Duha yüzünü buruşturarak. Buna kesinlikle katılıyorum. Gerçekten kötüydü.

Göktürk iğneleyici bir sesle, "Romantik olmadığından kötüdür," deyince Duha ona göz devirdi. "Hayatımız yeterince aksiyon dolu zaten, Göktürk!"

"Bana ne çemkiriyorsun kızım, abim seçti filmi." bakışları bizim üzerimize çevrildi. Meymenetsiz bir sırıtış kaplayan suratıyla konuşmasını sürdürdü. "Ama ne hikmetse kendisi izlemek dışında her şeyi yaptı."

İması beni biraz utandırmıştı. Akif'in kolunun arkasına doğru gerileyen adımlarımı belime dolanan koluyla son buldu. Belimden tutup yanına çekti. "Senin gözlerin bizde miydi aslanım?" gayet rahattı. Ben ikimiz yerine utanmayı tercih etmiştim.

Göktürk kolunu Duha'nın omzuna attıktan sonra, "Ön kamerayı açınca full hd ekran kalitesiyle izledik," dedi. "Bir ara acaba sizi mi izlesek diye düşünmedim değil. Ama yaşımın tutmadığı sahneler vardı."

Kızaran yanaklarımı saklamak amacıyla başımı eğdiğimde Duha, Göktürk'ün omzuna sertçe vurdu. "Sus artık." Akif Karan da bacağına hiç de hafif olmayacak bir kuvvette tekme savurmuştu.

Acıyla inleyen Göktürk, "Oha lan, sağlı sollu giriştiniz," dedi bacağını ovuştururken. 

Akif Karan tehditkârca konuştu. "O çenen biraz daha durmazsa sağınla solun yer değiştirecek," 

Abisine bakarak homurdandı. Ardından bana döndü. "Pardon ya," dedi mahcubiyetle. "Yenge lafım sana değildi. Abimin hınzırlıklarınaydı."

Göktürk'ün iflah olmaz imalarıyla otoparka indik. Yol boyunca Akif Karan'la atışıp durmuştu.

Vakit geceyi bulmuştu. Sinema çıkışında sahilde biraz yürümüş ardından eve gelmiştik. Kaldığım odanın kapısı çalındığında banyoda dişlerimi fırçalıyordum. Kapı açılıp Akif'in seslenmesiyle, "Banyodayım," dedim. Ağzımdaki macundan dolayı sesim tuhaf çıkmıştı. Ağzımı suyla çalkaladıktan sonra ellerimi ve yüzümü havluyla kuruladım. Ardından askıya bıraktım. 

Aynaya baktığımda Akif'in banyo kapısının pervazına yaslanmış bir şekilde beni izliyor olduğunu gördüm. Gözlerimizin buluşmasıyla göz kırptı. Üzerimdeki çıtı pıtı çiçekli penye geceliğe bakarak sırıttı. Biraz çocuksu bir gecelik takımıydı. Zuhal annem almıştı. Altı şort üzeri askılıydı. Rengi açık maviydi ve çiçekleri lâcivertti. Penye olduğundan çok hafifti ve serin tutuyordu. Duha'ya da turuncusunu almıştı.

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin