1. Bölüm

599 30 15
                                    

 

  Sabah güneşi yüzüme nüfuz ederken gülümseyerek açtım gözlerimi. Uzun süredir yağmur bulutları gökyüzünde dolandığı için  güneşli bir hava görmek beni mutlu etmişti. Uykumun kaçtığını fark etmem uzun sürmedi. Yatakta  yavaşça doğrulurken yorganımın üzerimde olmadığını fark ettim. Başımı yavaşça aşağı eğdim ve her zaman ki gibi yorganımı top haline gelmiş bir şekilde yerde buldum. Bu benim suçum değildi, huyum kurusun ki geceleri çok deli yatardım.

  Ağır ve paytak adımlarla banyoya girdim. Saçımı basit bir şekilde topuz yaptıktan sonra yüzümü yıkadım ve aynaya bakmaya başladım. Ailemdeki herkesin aksine mavi gözlerim vardı. Fakat bu mavi ne gökyüzü mavisi ne de lacivertti. Oysa ki ben lacivert olmasını isterdim, laciverti seviyordum. Saçlarım koyu bir sarıydı ama ben bir anlık deli cesaretiyle onları siyahın en koyu tonuna boyatmıştım. Bu müzik zevkimle alakalı değildi. Sadece siyahı kendime yakıştırıyordum. Rock veya metal tarzı müzik dinlemeyi sevmezdim, ben klasik müzik hayranıydım. Elektro gitarın tellerinin parçalanırcasına çalınmasını dinlemektense bir piyano konçertosunu tercih ederdim. Hafifçe tebessüm ettim. Belki de klasik müzikte şarkı sözlerinden çok enstrumanların sesine önem verildiğindendir, dedi iç sesim. Haklıydı. Konuşamamak, bana verilmiş en büyük cezaydı. Belki de ağzımı açtığımda boğuk inlemeler yerine anlamlı birkaç ses çıkarabilseydim birçok arkadaşım olabilirdi. On altı yıllık yaşamım boyunca hayatıma çok fazla insan girmişti. Ne yazık ki, benle arkadaş olmaktan utanan ve hayatında fazlalık olarak görenlerin sayısı daha fazlaydı. Küçükken çok üzülürdüm bu duruma lakin büyüdükçe artık o insanları görmezden gelmeye başladım.

  İnsanların unuttuğu bir şey vardı: Dilsizdim fakat sağır değildim. Benle dalga geçtiklerinde veya acıdıklarını belirten birkaç söz sarf ettiklerinde onları çok net bir şekilde duyabiliyordum. Bana göre insanlar ikiye ayrılırdı. Onları din, dil, ırk ve renk gibi çeşitli kategorilere ayırmaktansa iki grupta inceliyordum: İyiler ve kötüler. Aslında hepsinin rengi aynıydı, benim için tüm insanlık lacivertti. Sadece tonları farklıydı. İyi insanlarda daha fazla mavilik vardı yani lacivertin tonu açıktı. Kötülerin laciverti ise çok daha koyu olmakla beraber siyaha daha yakındı. Hiç kimse tamamen mavi veya siyah olamazdı bana göre. Her iyinin içinde kötülük, her kötünün içinde de iyilik mutlaka vardı. Üzerine perde çekilmiş, sayısız zincir vurulmuş olabilirdi. Fakat orada olduğunu bilirdiniz. Dediğim gibi, önemli olan saf mavi olmak değildi benim için, lacivertin tonunu olabildiğinde açık tutmaya çalışmaktı.

   Banyodan çıkarken birbirinden iyi kalpli olan iki arkadaşımı düşündüm. Zeynep, uzun boylu, esmer ve kıvırcık saçlıydı. Onla işaret dilini öğrenmek için gittiğim kursta tanışmıştım. Benim gibi dilsiz değildi fakat sağırdı. Kursun ilk günü edindiğim ilk arkadaş o olmuştu. Zaten sürekli etrafa gülücükler saçan bir kızı fark etmeniz uzun sürmezdi, benim de uzun sürmemişti. Diğer arkadaşım ise Gamze'ydi. Minyon tipli, kumral ve saçlarının alt kısmı sarı röfleli, gerçekten çok güzel bir kızdı. Onun herhangi bir engeli yoktu. Fakat aynı sitede oturuyorduk. Annelerimiz arkadaştı bu yüzden sık sık evlerine ziyarete giderdik. Dilsiz olduğumu öğrendikten sadece bir hafta sonra şişmiş, mor göz altları ve dağınık bir topuzla evimizin zilini çalmış, kapıyı açtığımda ise el hareketleriyle: ''Bende öğrendim, senin için.'' anlamına gelen hareketleri yapmıştı. Bende ona ilk önce gözlerimi pörtleterek bakmış ve ardından sıcak bir şekilde kucaklamıştım. Sonradan öğrendim ki mor göz altlarının sebebi bir hafta boyunca bütün gece internetten işaret dili  videoları izlemesiymiş. Bunu hatırladığımda tebessüm ettim. Tüm insanların aksine beni gerçekten seven bu iki arkadaşa sahip olmak çok güzeldi. 

   Üzerimi giydikten sonra kahvaltı yapmak için mutfağa gittim. İçeri girdiğimde annem ve abim şakalaşarak sofrayı hazırlıyorlardı. Kapının girişine yaslandım ve bir süre onları izledim. Konuşabilmeyi en çok onların yanındayken istiyordum. Abim iğrenç esprilerini sıralarken kusar gibi sesler çıkarsamda, o esprilerden birkaçını söyleyebilmek için birçok şeyi feda edebilirdim. Kendi sesimi merak ediyordum mesela. İnce miydi, yoksa bir kız için fazla mı kalındı? Şarkı söylesem detone olur muydum? Ya da ben arkadaşlarımla sohbet edip kahkalar atarken sesime aşık olan birisi olabilir miydi acaba?

   Tüm bu düşünceler zihinimi bulandırırken abim geldiğimi fark etti ve ''Günaydın!'' diye şakıdı. Ona içten gülümsemelerimden birini gönderip, günaydın anlamına gelen bir kaç el işareti yaptım. Ben abisini yere göğe sığdıramayan kızlardandım. Bu doğduğumdan beri hiç değişmemişti. Her ne kadar küçükken abimin arkadaşları evimize oyun oynamak için geldiğinde beni odaya kitleyip çıkarmasa da son sekiz sene içerisinde beni sürekli koruyup kollamış, hatta benle dalga geçen bir kaç kızın ağzının payını büyük bir ustalıkla vermişti. Eskiden benden utanırdı. Fakat artık böyle bir durum söz konusu olmadığından çok iyi anlaşıyorduk. Eğer ''En İyi Anlaşan Abi-Kardeş'' tarzında bir ödül olsaydı sanırım onu biz kazanırdık. 

   Haftaiçi olduğundan babam çalışıyordu ve kahvaltı masasında bizimle değildi. Bu yüzden annem ve abimle oldukça uzun bir kahvaltı yapmış, artık midemde yemek için yer kalmadığında ise kitap okumak üzere odama geçmiştim. Yavaşça yatağıma uzanırken elime şu sıralar favorim olan Ahmet Ümit'in ''İstanbul Hatırası'' romanını aldım. Okuma gözlüklerimi taktım ve kaldığım sayfayı açarak kendimi bu eşsiz serüvenin akışına bıraktım. 

    Yorucu ve bir o kadar eğlenceli bir günün ardından tekrar merhaba! Sizi fazla bekletmeden hemen bölümü yayınlamak istedim. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir günde 114 görüntülenme mi? Hepiniz harikasınız! Bir arkadaşımın tavsiyesiyle okuyucularıma Sakura'larım demek istiyorum bundan sonra, sizin görüşleriniz neler? Ya da başka bir isim önermek isterseniz aşağıya yorum olarak yazın lütfen:) Ayrıca yeni kapak fotoğrafı için kardeşim Gamze Külahçı'ya çok teşekkürler, harikasin bi'tanem! Merak ettiğiniz veya aklınıza takılan her şeyi yorum veya mesaj olarak sorabilirsiniz elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. Bir dahaki bölüme kadar sevgiyle kalın, tekrar görüşmek üzere!

-queenofthefrozen 

Sessiz Haykırış [Askıda]Where stories live. Discover now