10

89 14 2
                                    

Herkese merhaba canlarım. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Size efkar dolu bir bölüm getirdim ahsjajahjs Bölüm sonunda görüşürüz. Yukarıdaki müziği açmayı ve oylamayı unutmayın^^

 Yukarıdaki müziği açmayı ve oylamayı unutmayın^^

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir kürecik. Mert'e aldığım diğer hediye. O kadar güzeldi ki. İçinde kar yerine yağmur yağıyordu. O kadar aramıştım ki. Sırf Mert yağmuru seviyor diye özel olarak yaptırmıştım hatta. O benden farklıydı. Kar'ın yağmasını sevmiyordu. Ama yağmura bayılıyordu. Benden farklı olarak yağmurun etrafı kirlettiğini değil, temizlediğini düşünüyordu. "Baksana, yağmur bazılarımızın içindeki yangını söndürmeye yardımcı oluyor," demişti. Ama bende tam farklıydı. Yangın bazı insanların kurtuluş noktası iken, benim şanssızlığımdı. Yangın, tenimi kavurup yakıyordu...

🍂

Rüzgâr acımasızca tenimi delip geçiyordu. Bu da yetmezmiş gibi yağmur kemiklerime kadar donmama neden olmuştu. Hayat çok adaletsizdi. Güçlü olan her zaman zayıf olanı öldürürdü. Hem de bunun için silaha gerek duymazdı. Dilin kemiği yoktur, bilirsiniz. Ama insanların canını en çok o yakar. Kemiği olmamasına rağmen, kalbimizi yakıp kül ederdi. Acaba o da böyle hissetmiş midir? Kalbini kırmış mıyımdır? Üzülmüş müdür? Bilmiyorum.

Benden hoşlandığını biliyordum. Ama acaba beni gerçekten sevmiş miydi? Yoksa yarın unutulacak kadar değersiz miydim onun gözünde?

Kalbi benimki gibi acıyor muydu? Sanki kalbime ateşten bir hançer saplanmıştı. Tüm organlarımı yavaş yavaş yakıyordu ve etrafım kan gölüne dönüşüyordu.

Benden geriye bir tek küllerim kalacaktı.

Nasıl bir duygudur bilir misiniz? Sanki uzun zamandır birine âşıksınız, ve ona gidip duygularınızdan bahsediyorsunuz. Ama o kadar eminsiniz ki size karşı duyguları olduğundan. Size olan bakışları, gülüşü... Sonra gidip ona, onu ne kadar sevdiğinizi söylüyorsunuz. Ama hayat çok adaletsiz, bunu zaten biliyorsunuz, o size en yakın arkadaşınızdan hoşlandığını söylüyor. Hem de uzun zamandır. Ve bam! Kalbiniz paramparça. Geriye kalan tek kalbinizin yere saçılmış kırık parçaları.

Evet belki alakasız durumdu, hatta birbirinden farklı durumlardı. Ama ortak noktaları vardı. Kalp kırıklığı. Kalp sancısı. Ve ölüm. Hissettiklerim tamamen buydu.

Abimi arayarak beni eve gizlice alması için yardım istedim. Çünkü bu hâlde anne ve babama görünemezdim. Aslında abime de görünmem doğru değildi, ama başka çarem yoktu. Tek yol abimin bana yardımcı olduğu yoldu. Ama elbette her abi gibi Ege Can Sayer'de beni soru yağmuruna tutmuştu. Neden ayakkabımın olmadığını, neden bu hâlde olduğumu ve benzeri bir sürü soru sormuştu. Ama acilen duşa girmem gerektiğini söyleyerek belki beklemekten sıkılıp gider umuduyla duşta uzun süre bekledim. Ama duşta daha fazla bekleyemezdim. Çıktığımda abim gitmemişti. Tam tahmin ettiğim gibi.

"Bana bir açıklama borçlusun," dedi abim endişeli gözlerle. Yutkunarak yatağın diğer köşesine oturdum. Abimin gözlerine bakmamaya çalıştım. Zira bakarsam, hüngür hüngür ağlayacakmışım gibi geliyordu.

Kış çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin