Yeniden arabaya geldiğimizde yanıma oturmuş bende ayaklarımı öne doğru uzatarak rahatlamaya çalışmıştım. Ayaklarıma bakarken bira daha iyi misin diye sordu. "İyiyim. Sen yanımda olduğun için şanlıydım. Evde tek başıma olsaydım yahut başka yerde bulunsaydım, bu acıyla nasıl baş ederdim hiç bilmiyordum." Benim için desteği çok önemliydi. Ona baktığımda o da bana bakıyordu. "Bu yüzden kardeşinin yanında güvende olacaksın." Yüzümün düştüğünü anlamasın diye önüme döndüm. Neden beni hala eve davet etmiyordu, ona ihtiyacım odluğunu görmüyor muydu? "Yarın yeniden Belçika'ya uçmam gerekecek oğlum ve senin güvende olduğunuzu bilmem önemli..." Bunun için miydi?

Ona tekrar baktığımda ne zaman döneceksin diye sormuştum. "İşler sandığımda daha uzun sürebilir. Sana net bir tarih söyleyemem. Oğlumuzun olacağını öğrendiğimize göre bir sonraki randevuya gelemeyeceğim. Sen yine de yanında birini götürmelisin, tek gitme." Oğlum demesini biliyorsun ama gerekliliklerini yerine getirmiyorsun. "Beni merak etme iyi olacağım." Tekrar ayaklarıma baktığımda yolculuğun bir an önce bitmesini istiyordum. Ondan ayrılınca içimde kabaran ağlama duygusunu daha fazla bastıramayacağıma emindim. "Sen elbet iyi olacaksın ama ya bebek... Ekstra dikkat etmenin farkında mısın?" Ne demeye çalışıyordu, sen önemli değilsin yalnızca bebek mi önemli diyordu.

"Ben iyiysem bebekte iyi demektir. Onu içimde büyüten benim sen değil. Hem iki günde başıma baba mı kesildin, ben bebeğimi korurum." Yine kavga edeceğimizi düşünsem de lafımın üstüne laf etmeyerek arkasına yaslanmıştı. Bende yol boyunca somurtup durmuştum. Beni bazen çileden çıkarıyordu. Şu an gözlerimdeki yumuşamayı görmesi gerekmez miydi? Ona çok yakındım ve sarılsa her şey geçecekti. Bana sarılıp bir kez öpse her şey geride kalacaktı.

Beni eve getirdiğinde kendi de peşi sıra gelmişti. Kardeşim eniştesini benden daha sıcak karşılasa da bebeğin cinsiyetini öğrenince dayanmayıp bana sarılmıştım. Tabi o karnıyla ne kadar çok sarılabilirse o kadar sarılmıştı. Şahin geç saatlere kadar oturup beni şaşırtsa da bir süre sonra izin istemişti. Benim ona eşlik etmemi istediğinde bir umut peşi sıra gitmiştim. Kapıya geldiğimizi de karnıma kısaca bir bakış atıp gözlerini gözlerime dikti. "Ben uzun süre sizden uzakta kalacağım. Bugünden sonra aklım sizde kalsa da elimden başka bir şey gelmez. Senden rica ediyorum kendine ve bebeğe dikkat et. Ben önce seni Allah'a sonra da sizi size emanet ediyorum. Ben yokken korumalara dik başlılık etme. Hamile halinle bir kez daha kaçırılmanı göze alamam." Böyle bir ihtimal mi vardı?

"Bilmem gereken bir şey mi var?"

"Var olan her şeyi zaten biliyorsun Mavi, benim her zaman düşmanım vardı ve hep olacak... Beni anladığını umut ediyorum." Başımı salladığımda "Telefonun hep açık olsun seni sık sık arayacağım." Diye eklese de gitmek için hamle yapmamıştı. Yine başımı salladığımda benden bir karşılık bekledi.

"Tamam, söz veriyorum. Kendime ve bebeğimize dikkat edeceğim. Söz." Sonunda ikna olduğunda uzanıp alnımdan öpmüştü. Bunu beklemezken bir eli hala kolumdaydı. Eşikten bir adım attığında heyecanla adını fısıldadım. Bana geri döndüğünde yüzüme tatlı bir tebessüm kondurup içimden geçeni dile döktüm. "Sende kendine dikkat et babası oğlumuz yolunu gözleyecek..."

Geleceğim diyip gitmesinin ardından neredeyse iki hafta geçmişti ki yine bir gün çıka geldi. Beni akşam yemeğine çıkardığında mutlu olsam da en son görüşmemizden daha soğuk ve mesafeliydi. Bu döngü her bir sonraki buluşmamızda artmıştı. Her geçen hafta birbirimizden daha çok uzaklaşıyorduk. Artık içimdeki fırtına dinmek bilmiyordu. Yalnızca tek bir gün o da Ekin doğum yaptığında bana sımsıcak sarılıp her şey güzel olacak demişti. O günden sonra bana bir daha dokunmadı. İçten içe biliyordum ki bunu kendimize ben yapmıştım. Beni affetmeyecekti, gururum da affetmesini söylemeye izin vermiyordu.

"Az kaldı demek..." Evet, çok az kalmıştı. Ben çoktan doğum iznine bile ayrılmıştım. Öyle ki karnımdan ayakucumu dahi zor görüyordum. "Oğlum inşallah kuzenine çekmez." Ada'nın başlarda sesi az çıksa da zamanla ses telleri güçlenmiş bizi uyutmaz olmuştu. Kardeşimin yanında Meriç olmasa kesinlikle bu zor anları tek başına atlatamazdı. Meriç'e gelecek olursak kızı ona hayat verse de hala yürüyemiyor onca ay geçmesine rağmen tek başına adım bile atamıyordu. Açıkçası tedavinin işe yaradığını da söyleyemezdim.

Elim karnımda bebeğimin hareketlerini hissederken zil çalmıştı. Hizmetli kapıyı açtığında başımı çevirip gelene baktım. Şahin yine kucağında oyuncakla geldiğinde yüzümde tebessüm oluşmuştu. Bu eve gelirken asla eli boş gelmezdi. Elindekileri kardeşime verdiğinde yanıma oturmuştu. Nasıl olduğumu sorduğumda iyi diye fısıldadım. Aradan geçen iki saat sonunda Şahin kulağıma eğilerek konuşmamız gere demişti. Ona tama diyerek ayaklandım. İzin isteyip odaya çekildiğimizde elini uzatıp karnıma dokundu. "Her geçen gün biraz daha büyüyor." Oğlum babasına tepki olarak tekme attığında "Sesimi tanıdı," demişti. Annesi kokunu çok uzaklardan alırken o sesini mi tanımayacaktı.

"Şahin aramızda isim konusu hiç geçmese de ben bir karar verdim. Oğlumuzun adını abimin adı..."

"Asla..." Elini karnımdan çektiğinde yüzü gerilmişti. Bende bir adım gerileyerek neden diye sordum. Neden abimin adını kullanamıyorduk? "Ölmüş birinin adını kullandırtmam."

"O benim abim... Abimin adı öyle çok kötü bir ismi de yok. Ben Sinan adını seviyorum. Ve bu bebek..."

"O bebek yalnızca senin değil. Bugüne kadar ağzımı açamadım çünkü bu hakkın senin olduğunu düşündüm. Oğlumuzun adını annesi koysun istedim. Sen ne istersen kabulümdü ama bu olmaz. Buna izin vermiyorum."

"Neden korkuyorsun, ilerde oğlun dayısının adını taşıdığı için..."

"Bak bu konuşma hiç iyi bir yere gitmiyor. Ben bu konuda ki son sözümü söyledim. Ben buna izin vermiyorum. Eli olsun Veli olsun ama Sinan asla, beni duydun mu?"

"Neden? Neden be adam neden, neden abime bu kadar kin dolusun?" Çünkü dese de devam etmedi. Onun neden parladığını hiç anlamıyordum. Ölen abimin adını oğlumda yaşatamaz mıydım? "Sen istesen de o ismi koymam. Hem unutma oğlumuzun kimliğini ben çıkartacağım, bunun için ancak mahkemeye gidebilirsin ki buna da izin vermem."

"Senden nefret ediyorum, senin yüreğin kin bağlamış. Sen artık o adam değilsin. İçimde sana dair her ne varsa alıp götürüyorsun..."

"Sözlerini ilk kez duymuyorum. Sen benden hep nefret ettin ve bana karşı hiçbir zaman sempati duymadın." Adi dediğimde acı şekilde sırıttı. "Bütün duygularımız karşılıklı Mavi, oğlumuzun doğumuna çok az ama çok az kaldı. Ondan sonra her şey bambaşka olacak. İnan bana hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." Ona bakarken çıkıp gitmişti. Ne demeye çalışmıştı? Yoksa bebeğimi bende çalıp gidecek miydi? Onca zaman boyunca planlar mı yapmıştı. Belki de bu yüzden çok fazla yurt dışına çıkıyor orada kendine temelli bir yer yapıyordu.

Aman Allah'ım oğlumu benden alıp kaçacaktı.




HADİ OĞLUMUZA BİR İSİM ÖNERİN. KUZENİ ADA'YA YAKIŞACAK TATLI BİR İSİM OLACAK.

VE DİĞER BÖLÜME HAZIR OLUN BEBEĞİMİZ DÜNYAYA GELİYOR.

YENİ BÖLÜM İÇİN KALPLER ALALIM



AŞKA TUTSAK 🚬 BİZE SEN KALA 3Where stories live. Discover now