28~İpucu

638 70 75
                                    

Ginny acıdan ölmese bile soğuktan öleceğine emindi. Buraya geleli tahminlerinde yanılmıyorsa üç gün olmuştu. Bazen uzun süre baygınlık geçirdiğinden ötürü günleri karıştırmıştı çoktan. Yan tarafında hareketsizce duran Fleamont Potter'a göre durumu kısmen daha iyiydi. Üç gündür hayatının en berbat günlerini yaşıyordu. Babasının onu bulacağına olan inancı gün geçtikçe düşüyordu. Soğuktan titriyordu ve göz kapakları pes etmek üzereydi. Parlak kahverengi gözleri solmuş, göz altındaki mor halkalar belirginleşmişti. Dün düşük dozda yediği elektriği hala vücudunda hissedebiliyordu.

En kötüsü ise o anları kameraya çekmesiydi. Ginny o görüntülerin nereye gittiğini elbette biliyordu. Bunu bilmemek için aptal olmak gerekirdi.

Gözleri boş depoyu tararken bir umut kaçacak yer arıyordu.

Yine, yine ve yine bulamamıştı.

Pencerelerin hepsinde demir korkuluklar vardı. Içerisi de çok karanlık ve boya kokuyordu. Düzenli aralıklarla tren sesi duyuyordu.  Başka da bildiği bir şey yoktu. Her gün farklı cüsselerde adamlar geliyordu. Ginny hepsinin nerede kaldığını kestiremiyordu.

Her gün bir kadın geliyordu. Ginny onu gördüğü ilk an hatırladı. O kadın okulun yakınlarında kendisinden yol tarifi isteyen, yardım etmek istediğinde ise abisinden azar işittiği kadındı.

Tom Riddle'ın eşi Bellatrix Riddle'dan başkası değildi. Sadece kahkaha sesi bile işkenceydi. Her gün onu görmek boş midesini hareketlendiriyordu. Bu yüzden önceki gün tam önüne eğildiğinde ayaklarına kusmuştu. Bu yüzden de Bellatrix'den düşük dozda ama uzun süre elektrik şoku yemişti. Her anından zevk aldığı o kadar belliydi ki, Ginny onların acımasızlığı karşısında şok oluyordu ger geçen gün.

Bir insan birinin canını yakarken nasıl zevk alabilirdi ki? Aklı almıyordu.

Babasına gönderdiği görüntüler aklına gelince acıyla inledi. Babasının kalp problemi vardı. Ona bir şey olacak diye deli gibi korkuyordu.

Ya ona bir şey olursa? Ginny bunu düşünmekten kafayı yiyecekti sonunda.

Fleamont Potter' in durumu ise gün geçtikçe kötüye gidiyordu. Uzunca bir süre gözlerini açmamıştı. Aklına gelen kötü senaryoların olmaması için çabalıyordu. Gözünün önünde ölemezdi.

Delice bir yol düşünüyordu. Her zaman zehir gibi olan aklı bu sefer onu yarı yolda bırakıyordu. Aklına gelen tüm fikirler kanatlanıp uçmaktan çok daha imkansızdı.

"G...inny?" Fısıltı şeklinde ses duyduğunda neredeyse ağlayacaktı Ginny. Ona bir şey olacak diye ödü kopuyordu.

"Dede?" gözlerinden akan yaşlara mani olamadı. En azından Fleamont Potter yaşıyordu ve bu bir nebze olsun rahatlamasına olanak sağlıyordu.

"Na..sıl...sın?" diye sordu son derece yorgun çıkan sesiyle. Ginny hafif sevinçle  "Şimdi daha iyi," dedi.

Fleamont Potter Ginny'nin görmediğini biliyordu ama yine de hafiften tebessüm etti. O da Ginny'nin her sesini duyduğunda umutla doluyordu.

Gözünü açtığında onu duyamayacak olma ihtimali yaşlı kalbine hiç iyi gelmiyordu. Artık dayanacak gücü de kalmamıştı ya doğrusu. Bazen gözlerini açarken beyaz bir ışık görür gibi oluyordu. Ya da güzeller güzeli karısını görüyordu. Çok uzun zaman önce onu bu dünyada yalnız bırakan karısını. Onu özlemişti. Hem de çok. Ona duyduğu özlem ve sevgi gün geçtikçe artıyordu.

"Ka..rımı özledim." dedi Fleamont Potter.

"Onun yanına gitsem..." dedi dalgın dalgın, "oğlum çok üzülür değil mi?"

You Are EnoughWhere stories live. Discover now