27~Fotoğraf

707 83 65
                                    

Oy sayıları ve yorumlar düşmeye başlamış... Hikayeden mi sıkıldınız çiçeklerim? Zaten 40 olmadan hikaye bitecek, az daha dayanın♡

Hadi iyi okumalar♡

Bill bilgisayardan kamera kayıtlarını açtı. Babası, James ve Sirius henüz gelmemişti. Ama Remus Lupin, Tonks ve Moody yanındaydı. Ellerini sıkmaktan boğum yerleri kıpkırmızı olmuştu. Kamera kaydı açılınca hızlı  hızlı ilerletmeye başladı. Henüz tuhaf bir şey gözüne çarpmamıştı. Bir beş dakika daha ileri sardığında kıvırcık siyah saçları görmesi uzun sürmedi.

"Bellatrix" dedi sıkılı dişleri arasından.

Bellatrix kameraya tam yakalanmıştı. Yanindaki adam kendini kamufle etmişti ve yüzü seçilmiyordu. Ama Bellatrix bunu umursuyormuş gibi durmuyordu. Biraz sonra Bellatrix'in etrafına bakındığını gördü. Kameraya bakıyordu, yüzüne kocaman bir sırıtma yerleştirmiş ve kameraya el sallamış, dili ile dudaklarını ıslatıp sırıtmaya devam etmişti.

"Hareketlere bak" dedi sinirle Moody.

"Resmen bizimle dalga geçiyor." diye ekledi Remus. Görünen tam olarak da buydu, Bellatrix nasıl elini kolunu sallaya sallaya bahçeye girdiğini göstermekten büyük bir keyif almıştı. Görüntü ilerleyince Ginny kamera kaydına takıldı. Yavaş adımlarla Hermione'nin evinin olduğu tarafa yürürken bir an durdu. Hemen sonra yeniden yürümeye başladı. Elini arkadaki demir kapıya koyduğu an, maskeli adam hızlıca gelmiş ve debelenmelerini umursamadan onu bayıltmayı başarmıştı. Bill kamera kaydını izlemeye devam edemedi. Hızlıca ayağa kalkıp odadan çıkarken de kimse onu durdurmadı.

Gözleri dolu dolu lavaboya attı kendisini. Aynadaki yansımasına bakıp "Kardeşini korumayı bile beceremiyorsun" diye bağırdı. Sesi yüksek ve gür çıkmıştı. Dişlerini sıkmaktan çenesi ağrımaya başlamıştı. Yüzü kıpkırmızı kesilmiş, boynundaki ve alnındaki damarlar belirginleşmişti.

Bill gittikten on beş dakika sonra Ginny'yi kaçırmayı başarmışlardı. Bill, biraz daha kalmadığı için perişandı. Küçük kardeşi o deli kadının elindeydi, ne halde olduğundan haberi bile yoktu. Nasıldı, neredeydi, iyi miydi? Ya da başka bir soru... Yaşıyor muydu?

***

Araba durduğunda Harry nefes alamamış gibi kapıyı hızlıca açtı ve ilk inen o oldu. Iki arabadaki insanlar indikten sonra arabanın sesini duyan Arthur kapıyı araladı. Hemen ardından ise Molly  göründü. Harry onları görünce daha da üzüldü. Molly Weasley gelen çocuklarını görünce gözlerindeki yaşları çabucak sildi. "Buraya gelin" dedi. Hepsi Molly'nin çağırmasını beklemiş gibi, anneleri gelin dediği an ona doğru yürümüş ve kadını sarmalamışlardı. Lily kocasının kolundan destek alıp ayakta durmaya çalışırken kendisini çok suçlu hissediyordu. Onun yüzüne nasıl bakacağını bile bilmiyordu. Elinin üzerindeki tanıdık dokunuş ile başını kaldırdı. Kocasının ela gözlerini yakaladı. Lily o bakışta her şeyi anlamıştı, her şey düzelecek diyordu kocası, her şey düzelecek...

Molly çocuklarından ayrıldığında herkes teker teker içeri girdi. En sonda Lily ve James kaldı. Molly kadının ne düşündüğünü anlamış olacak ki, koluna elini koyup dikkatini çekti. "Lily, seni kesinlikle suçlamıyorum. Kimse de suçlayamaz." dedi. Yeşil gözleri kadının kahverengi gözlerine şaşkınlıkla bakarken, onun merhameti karşısında ezileceğini düşündü.

"Molly, çok üzgünüm." dedi. "Bu kadar kibar olmana gerek yok. Ginny.." dedi ama devam edemedi. Çünkü Molly ona sarılmış ve kadının şaşkınlıktan konuşamamasını fırsat bilip yeniden konuşmaya başlamıştı. "Bunun bir suçlusu varsa o da o katil Lily. Böyle konuşup, düşünerek beni daha çok üzüyorsun." dedi. James karısı ve Molly'yi yalnız bırakmak için içeri geçti. Molly karısını suçlamasa bile, Lily'nin kendisini suçlamaya devam edeceğine emindi. 

You Are EnoughWhere stories live. Discover now