bölüm on¹⁰

Começar do início
                                    

"ama yanlış anlama, bu beni rahatsız etmiyor. Pek konuşmuyorsun ama benim yüzümden en yakın arkadaşınla bile... kavga ettin. Sadece merak ediyorum.
Arkadaşlarım bile beni anlamıyor ancak
sen her şeyi anlıyormuş gibi koruyorsun beni."

Pek de yavaş olmayan adımlarımız onun rotasıyla belli bir yöne ilerliyorken nereye gittiğimize dikkat etmiyordum.

"Bugün," ,dedi düşük bir seste.
"Bugün bunu konuşmayalım."

Cebimdeki elimi sıktım yavaşça, kendimi çok gergin hissediyordum ve ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle analiz ediyordum. Yutkundum ve ona bakmaya devam ettim.

"Üzgünüm, ben... Seni rahatsız etmek istemed-"

"Beni rahatsız etmiyorsun Yifei." Sakince söyledi.
"Sadece bugün olmaz. Bunu başka bir zaman konuşalım."

Gözlerim gözlerinde kaldığında adımlarım yavaşlamıştı ki onun yeniden yürümeye başladığını fark ettim. Bugün bir farklıydı, evet. Yürümeyi geçtim konuşmak için bile güçsüz kalmış gibiydi. Ancak her şeye rağmen öylece yerimde duramazdım çünkü onun bu tavırlarını eskisi gibi umursamıyor değildim; daha fazla merak ediyordum ve daha fazla üstüne gitmek istiyordum.

Dudaklarımı ıslatarak yeniden ona doğru ilerlemeye başladığımda peşinden geldiğimi fark edip etmediğinden emin değildim.

"Okulda seni görmüyorum,
başka zaman nasıl bulacağım?"

Onu rahatsız etmek istemiyordum ancak düşünmekten uykularımdan olduğum bu soruların mantıklı yanıtlarını aramak istememe engel olmak benim için bir çözüm değildi. Yutkundum. Birkaç saniye geçti. Konuşmayacağını düşündüğüm o anda aniden durdu ve bana döndü. Adımlarım ilerlemeyi kestiğinde gözlerini buldum, sert bakışları ısrar ediciydi.

"Ben okulda yanına gelirim, bugünlük evine git."

Sakin olmaya çalışsa da sabrını yavaş yavaş aşıyormuş gibi hissediyordum, konuştum aceleyle.

"Neden bugün? Neden bugün olmaz?"

Gözlerime baktı ancak önüne dönmekle yetindi. Cevap vermemişti. Hatta, ben hâlâ neden onu takip ettiğimi bilemeden peşinden giderken dakikalarca cevapsız bıraktı beni. Sayamayacağım kadar adım attık. Uzun bir süre değildi ancak konuşmak istememesini öyle bir şekilde tonlamıştı ki, sorularımı diretme cesareti bulamıyordum. Ona, en azından nereye gittiğini sormak istediğimde adımları yürüdüğümüz kaldırımdan farklı bir alana yönelmiş, girdiğimiz yerin neresi olduğunu anlamamla kaşlarımı kaldırmıştım.

Neden bir mezarlığa gelmiştik?

"Neden buraya geldik?"

Düşüncelerim çok çabuk ağzımdan çıktığında sanki beni zorla getirmiş gibi tonlamamı umursadım, Jeno ise adımlarını devam ettirmiş ancak yanıtlamıştı bu sefer.

"Soru sorma."

Bu emir vermek istiyormuş gibi yükselen bir ses değildi, aksine, sadece sessizce bunu yapmamı istiyor gibi anlaşılıyordu.

İstediğini yapıp soru sormadığım ve onu takip etmemle geçen kısacık sürenin ardından bir mezarın başında durmasıyla ondan biraz daha uzakta kaldığım için durdum.

there is a superhero in our school 英雄 jenoOnde histórias criam vida. Descubra agora