2.Bölüm 《 Senden bile... 》

543 288 854
                                    

Selam canlarım! Yeni bölümle tekrar karşınızdayım, umarım beğenirsiniz. Bu arada bebekler medyaya karakterimin resmini koymamı ister misiniz yoksa hayal gücünüze mi kalsın? Yazım hatalarım veya edebi anlatımımda kusurlar varsa özür diler ve sizi bölümle baş başa bırakarak kaçarım. İyi okumalar!
_________________________________________

         Güzel şeyler zaman alırmış. Hiç olmayacak bir şey nasıl zaman alır ki? Umudumuzu kestiğimiz tüm hayatımızda artık bir şeyler güzelleşse bile ne değişir? Silinir mi geçmiş? Geçer mi izler yahut yaralar? Diner mi tüm acılar? Öylece biter mi yani bütün olanlar? Unutur mu kalbimiz ya da zihnimiz? Bırakılır mı artık yakamız? Rahat bir nefes alır mı bedenimiz? Sanmam keza umut yok olup gitmişti artık. Umudun öldüğü yere bahar gelmez bir daha.

Soğuk bir sabahın erken saatlerinde kulağımın dibinde ısrarla çalan telefonun alarmıyla uyanmış ve büyük bir isteksizlikle bu ızdırabı susturup ayağa kalkmıştım. Dün gece aldığım uyku habı yüzünden başımda şiddetli bir ağrı varken göz kapaklarım açılmamakta ettikleri inatla bir daha okulumun olduğu sabahların gecesinden ilaç almamam gerektiğini feryat ediyorlardı. İçmesem uyuyamıyor, içsem sonsuz uykuya yatmak ister gibi kalkamıyordum. Öyle yorgun bir düzensizlik oturmuştu bedenime.

Kendimi kavurucu bir yaz gününün sonunda yaş kalmış elbise gibi hissediyordum. Hava çok sıcak ama kurumama yetmemiş, koskoca bir güneş var ama o da bana ulaşamamış ve dikkat edilmeksizin toplanıp diğer kuru kıyafetlerin arasına sıkıştırılarak kokmaya mahkum bırakılmıştım. O derece çaresiz, umutsuz ve göz ardı edilmiştim.

Ayaklarımı sürüye sürüye banyoya yöneldim ve elimi yüzümü yıkamaya başladım, tüm gün habın etkisiyle çekeceğim uykusuzluğu suyla bir nebzede olsa bertaraf etmek adına. Yıkama işlemi bitince kenarda duran havluyla yüzümü kurulamaya başladığımda gözüm aynadaki bitik görüntüme kaydı.

Her öfkelendiğimde eğri büğrü kesip mahvettiğim için annemin zorla götürdüğü kuaförde tam omuz çizgimde özenle kesilmiş kısa simsiyah saçlarımın yanında yine kuaförün kestiği tüm alnımı kaplayan kahküllerim, canlılığını yitirmiş beyaz soluk tenim ve hayatımdaki tek renkli şey olan ifadesiz yeşil gözlerim vardı. Bunlara eşlik eden çökmüş yüz hatlarım ve şişip derin koyu halkalara bulanmış göz altlarımla yürüyen bir zombiden farksızdım. Sanki ölmüşüm de gömmeyi unutmuşlardı bu zavallı bedenimi.

Acınası görüntümle daha fazla oyalanmadan odaya geri döndüm ve uyuşuk hareketlerle dolabımı açıp okul üniformalarımı giymeye koyuldum. Açık gri bir gömlek, gri bir etek, okulun amblemini taşıyan sıradan bir arma ve bu kasvetli renklere saçma bir ahenkle uydurulmuş fazlaca canlı bir pembe renkle yapılmış süveterden oluşuyordu kıyafetlerim.

Okuduğum yer tam burslu kazandığım bir özel okul olmanın yanında lise son sınıf öğrencisiydim ve benim gibi hayatının dönüm noktasını belirleyen bir sınava girecek olan insanlar harıl harıl ders çalışırken, ben kaderim ile çevremdeki varlıkların cehenneme çevirdiği hayatımla mücadele etmek zorunda kalmıştım. Gerçi benim okulumdaki hiçbir züppenin çalışmaya ihtiyacı yoktu çünkü hepsinin zengin bir babası ve okulu bitince başına geçebilecekleri aile iş yerleri vardı. O yüzden gençliklerinin tadına çıkarmaya bakıyor, günlerimi zehir etmekten başka bir şeyle ilgilenmiyorlardı. Onlardaki şansın binde biri bile bende olsa şu an daha iyi durumda olabilirdim ancak benim layık görüldüğüm tek şey bu acınası yaşamdı.

Yeşil Peri (Yarı texting) (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin