33.Bölüm: Kuş Yürekli.

En başından başla
                                    

"İncindim işte." dedim omuz silkip. Dikkatimi ABD kara yolları tabelalarına vermeye çalışıyordum. Ne yazık ki yanmaya başlayan gözlerime yazılar Çin alfabesi gibi gözüküyordu.

"En azından 2 saatlik yolumuz var. Uyu istersen."

"Santa Monica' yı nereden bildin? Ah, Şule değil mi?" Başını salladı. Niye Şule ye Santa Monica ya gideceğimi söylemiştim ki?

Ayaz'a söyler diye ummuştun seni kaltak

"Kes sesini" diye fısıldadım. Ayaz ın bakışları bir anlık tekrar bana kaydı, sonra umursamadan devam etti. Koltukta duran araba yastığını kafamla cam arasına sıkıştırdım ve gözlerimi kapadım. New York a gidiyordum. Bir amaç uğruna. O amacın amacını bilmesem de, sadece koşturuyormuş gibi hissetsem de, gidiyordum işte.

* * *

"Uyanın ekselans hazretleri." Zihnimdeki başına sarık takmış, siyah pala bıyıklı, saray kıyafetleri içindeki Ayaz görüntüsü bulandı ve yerini saçları dağınık, siyah kirli sakallı, NYPD tişörtlü bir Ayaz aldı.

"Ekselansları. Uyan artık diyorum."

Başımı geriye çektim ve gözlerimi ovuşturdum,

"Geldik mi?"

"New York'a hoşgeldin prenses."

Hitap şekline yüzümü buruşturdum.

"Birazdan burada romantik komedi çevirmeye başlayacağız sanırım. Kusacağım galiba."

"Romantik komedileri seversin diye düşünüyordum."

Özel günlerinde, depresyon günlerinde, sınav haftası bitimi günlerinde, kar tatillerinde çikolatayla birlikte romantik komedi izleyen kız, heey, o benim.

Omuz silkmekle yetindim.

"Elimde sanat okullarının ve onlara bağlı müzikal tiyatroların adres ve telefon numaraları var. Başlayalım mı, yoksa bir New York turu ister misin?"

"Tur falan istemiyorum. Şu listeyi bitirelim, olsun bitsin."

Yüzünde bir an kırgınlık sezer gibi oldum sandım. Sadece bir sanrıydı.

"Peki. Haklısın bitirelim. Sen de rahatla ben de."

Pek umudum yoktu. Bunu ona söylemedim. Onun da yoktu. O da bana söylememeyi tercih etti. Eğer bulursam, ne yapacağımı doğru düzgün düşünmemiştim bile.

"Motelde bir tane oda tuttum. Sadece dinlenebilecek bir oda olsun diye. Kızdın mı?"

Omuz silktim.

Bu umarsızlığımın nedense canını yakmasını istiyordum. Onu umursamıyordum. Ama canının yanmasını istiyordum. Ben kendimi kendime bile açıklayamıyordum.

Odaya girdiğimizde koltuğa oturdu ve telefon çıkardı. Valizi göremeyeceği bir şekilde açıp içinden bir kucak malzemeyi kucağımda yığın yaptım. Banyoya ilerlerken arkamdan sordu,

"Duş?"

"Yok, banyoda kadınlar matinesi varmış iki sürtünüp göbek atıp gelicem."

Yüzünü görmesem de gülümsediğini hissetmiştim.

"Sana şaka yaptım zannedip farklı hayallere kapılma. Hala sonsuza dek küsüz."

Cevap vermedi. Banyo kapısını kilitleyip kapıya yaslandım. Artık bitsin istiyordum. Burada, bu ülkede, geçen her saniye gittikçe daha ağrılı bir süreç halini alıyordu.

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin