Hafifçe tebessüm ederek onlara bekledikleri dönütü verdiğimde Jinu eliyle hafifçe omzumu sıkmış ve benim aksime kolayca gülümserken konuşmuştu.

"İstersen mutfağa gidebilirsin, Jeno orada.
Kimseyi içeri almıyor ama belki seni alır."

Neden böyle düşündüğünü sormak istediğimde Jinu kendi kendine gülerek yanımdan ayrılmış ve Jisungların oturduğu yere doğru yürümüştü. Arkasından daha fazla bakmadığımda adımlarım henüz girişinde beklemeye devam ettiğim salonun çıkışına yönelmişti. Koridora çıktığımda ise ambalaj hışırtılarının geldiği yere doğru bakmıştım. Bulunduğum ana girişin çaprazında kalan mutfağın kapısının yanında durduğumda istemsizce içeriye bakma ihtiyacı hissettim, bakışlarım usulca tezgahın orada dikilen bedeni inceledi.

Jeno'ydu. Atıştırmalık bir şeyler hazırlıyor gibi görünüyordu ve neden kimseyi yanına almak istemediğini merak etmiştim açıkçası. Dudaklarımı ıslatarak yavaşça arkama döndüm ve yeniden salona dönmek için ilerleyecektim ki durdum.

Ona, tıpkı onun bana yaptığı gibi yardım etmek istiyordum.

Beynimi kemiren düşüncelerimi boşverip yeniden mutfağa döndüm. Sürgülü kapıyı geçebileceğim kadar aralamak istediğimde çıkan ses sayesinde Jeno'nun hareketleri durdu ve omzunun üzerinden gelenin kim olduğuna bakmak ister gibi yaptı ancak pek meraklı da gözükmüyordu.

Beni fark etmesine rağmen sessizce önüne dönerek eline aldığı cips paketini zorlamadan açtığında kaselere doldurmaya başlamıştı, istemsizce boynumu kaşırken sırtına doğru baktım.

"Yardım ister misin?"

Hafiften kısık çıkan sesim salondan gelen gülüşmelere rağmen çok net duyulduğunda Jeno, durmadan yaptığı işe devam etti.

"Ben hallederim."

Bunu kimseye zahmet vermek istemiyormuş gibi söylediğini tahmin ederek birkaç adım daha attım ve tezgaha yaklaştım.

"Hepsini tek başına götüremezsin."

Mırıldandıktan sonra iki şişe sodanın henüz doldurulmasını geçtim, bardakların bile çıkarılmadığını fark ederek devam edecektim ki aniden lafı ağzıma tıktı.

"Sana hallederim dedim."

Gözlerim, solumda kalan ona döndüğünde hareketleri duraksadı ancak sert olmasını sağladığı bakışlarıyla bana bakmaya devam etti.

"Ben de sorun olmayacağını söyledim."

Üzerine gitmek istemiştim bir anda, içimden ona gerçekten yardım etmek gelmişti ve öylece diğerlerinin yanına gidip Jeno'nun önüme yiyecek falan koymasını beklemek istemiyordum.

Jeno, bir şeyler demek için dudaklarını aralayacağı sırada ben çoktan elimi bardakların bulunduğunu tahmin ettiğim dolaba doğru uzatmış ve kapağı çok az aralamıştım ki aniden sesini duydum.

"Yifei-"

Sağ omzumda hissettiğim el ile kendimi aynı yöne dönerken buldum, eş zamanlı olarak belimi tutan el ile bedenim tezgahtan hızla uzaklaştırıldığında önümdeki beden ile burun buruna gelmiştim. Jeno, belimdeki elini çekip tezgaha doğru uzattığında kolu hafifçe omzuma değdi ve ne yaptığını göremediğim gibi, ne yapmaya çalıştığını da anlayamadım.

Çelimsiz bedenim onun tam dibinde duruyordu. Hızlanan kalbim tüm bu olaylardan daha geç kendine gelmiş gibi kulaklarıma vurmaya başladığında gözlerim, birkaç santim uzağımdaki siyah yakaya bakıyordu. Nane kokusu burnumdaydı. Dudaklarımı aralamak istediğim ancak yapamadığım o birkaç saniyeden sonra, arkamızdaki tezgahtan gelen cam tıkırtısının ardına kırılma sesleri de eşlik etti, muhtemelen bardaklardı bu gürültüyü yapanlar.

"Siktir, bir tane sanmıştım."

Kalın ve düşük bir ses işittim. Kırpılmayı neredeyse unutmuş gözlerim cümlenin sahibine doğru çıkmaya başladığında, başım da benimle beraber geriye doğru atıldı. Hafifçe irileşmiş küçük gözleri hâla tezgahtaydı, uzun zaman sonra ilk kez onları böylesine endişeli görüyordum. Göz altları her geçen gün daha da belirginleşiyor gibiyken pembe dudaklarının aralandığını fark etmemle yeniden kahvelerine dikkatimi verdim. Siyah tutamların arasına gizlenmiş gözleri bana doğru döndüğünde bu hareketi sadece, kalbimin daha da hızlı çarpmasına sebep oldu.

"İyi misin?"

Sordu, sanırım endişelenmeyi sürdürüyordu. Ona nasıl baktığımdan emin değildim, ancak onu bu kadar yakından keşfetmek sadece saniyelerimi alsa da birçok şeyin farkına varmış gibiydim.

Aramızdaki mesafeyi sadece biraz açtığında bakışlarım, hâla sol elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim bardağa kaydı. Beni tutup kendine çevirirken sol eliyle uzandığı şeyin bu bardak olduğunu anladığım an yutkundum gergince, çünkü bu anlamsızdı.

Henüz açmadığım dolaptan düşecek olan bardağı bu kadar hızlı yakalaması çok anlamsızdı.

[Her defasında kendimi korumaya çalışsam da
aslında beni koruyanın ben değil de,
sen olduğunu o an fark ettim.]

arkadaşlar bardak sahnesini kurgulama sürem tüm kurguyu kurgulama süremden daha fazla sürdü
canım hisblackpearl olmasa bugün bölüm gelemezdi ciddenJKSŞHXUSDJSĞJKSJD💕


teorileriniz varsa yazın konuşalım
margarita pizzalarım🍕

there is a superhero in our school 英雄 jenoWhere stories live. Discover now