Bölüm 2: Güneyliler

7 1 0
                                    

Bir insan ve üç büyük Tanrı, sabahın erken saatlerinde, güneş henüz doğmuşken, İzmir'in dar sokaklarında yürümeye başladı. Mahallenin tepesinde yer alan Susuzdede Parkı'na doğru ilerliyorlardı. Susuzdede'nin hikayesinin farklı versiyonlarını duymuştu Oğuzhan ancak hangisi doğru bilemiyordu. Ekibin en önünden Odin ilerliyordu, çünkü girecekleri mahzenin yerini sadece o biliyordu. Oldukça dik bir yokuştan aşağıya doğru ilerlediler. Yol, sahile kadar iniyordu. Sola dönerek parkın içine girdiler. Oğuzhan, parkın ortasında yer alan basketbol sahasını gördü ve hayatının sonsuza kadar değiştiği yere baktı. Ardından Thor'a baktı. Thor, çok sabırsızdı. Bir an önce Mimir'i bulmaları gerekiyordu. Tehlikenin ne kadar yakında olduğunu sadece tahmin edebiliyordu. Sessiz ve gergin bir yürüyüşün ardından Oğuzhan'ın daha önce parkta hiç görmediği girişe geldiler. Kapısız bir girişti burası, dikkat çekmiyordu. "İşte burası. Thor, çekicini hazır et. İçeride birkaç draugr olacak. Güvenlik için koymuştum." Thor, Odin'e döndü: "Şans eseri buraya girmiş biri, draugr görmüş olabilir yani. Ve gördüğü son şey olmuştur. Ne düşünüyordun acaba? Neden Valkürlerden birini koymadın?" "Büyük savaşta neredeyse hepsi yok oldu. Hayatta kalanlar ise beni dinlemiyor. Bana kızgın olabilirler." Thor güldü. "Şaşırmaman gerekir." Arkasında yer alan Oğuzhan'a dönerek, "İçeriyi temizleyene kadar burada bekle. Draugr'lar tehlikeli yaratıklardır." Oğuzhan, itiraz etmeden kabul etti. Thor, mahzenden içeriye adımını attı.

Mahzenden savaş sesleri duymayı bekliyorlardı. Hiçbir ses duymuyorlardı. Odin endişelendi. Mahzenin boş olmasından endişelendi ve içeriye daldı. Çok fazla ilerleyemeden Thor'u buldu. Mimir'in olması gerektiği yerde duruyordu. Sandık açıktı. İçi boştu. Odin, şaşırmıştı. "Bu, mümkün değil. Bu sandık büyülüydü. Sıradan bir insan bu sandığı açamaz." Thor öfkeliydi. "Loki. O olmalı. Başka kim olabilir?" Odin, düşünüyordu. "İyi ama burada olduğunu nasıl öğrendi? Yerini sadece ben biliyordum. Frigg'e dahi söylemedim." Thor, loş ışıkla aydınlanan odada etrafa bakındı. Çekiciyle odayı yerle bir etmemek için kendisini zor tutuyordu. Sandığın arkasında ışıldayan bir şeyler vardı. Hemen eğilerek parlak yazıya baktı. Rünlerle yazılmış bir cümle. Sadece Asgardlıların anlayabileceği bir yazı. Thor, Odin'e seslendi. "Burada bir yazı var. Pek bir şey anlamadım. Bir de sen oku." Odin, yazıyı okumak için sandığın arkasına geçti. Parlayan rünlerde şu yazıyordu. "Eğer beni arıyorsanız, denizin karşısındaki topraklara gidin. Onun doğduğu yere gidin. Ve yıldızlar güneşi devirene kadar bekleyin." Thor'un öfkesi kafa karışıklığıyla birleşti. "Bu da ne demek oluyor şimdi? Ne denizi, ne toprağı? Kimin doğduğu yere gideceğiz?"

Odin, sakallarını karıştırıyordu. Mimir'in bilgeliği, bu tarz bulmacalarda can sıkıcı boyutlar kazanırdı. Son görüşmeleri aklına gelmişti. Mimir ona şunu söylemişti. "Yanındaki çocuğa dikkat et. O sıradan bir insan değil. Eğer onu da kandırırsan, günü geldiğinde başına gelmiş olan en büyük belaya dönüşebilir." Odin, o zaman bunu çok ciddiye almamıştı. Oğuzhan'dan bahsettiği çok açıktı fakat o gerçekte sıradan bir insandı. Ailesi tarafından terk edilmiş bir çocuktu. Mimir'in sandıkta anlatmak istediği şeyi çözmüştü. "Thor, gel. Dışarıya çıkalım. Ne yapmamız gerektiğini biliyorum." Baba-oğul, ağır adımlarla mahzenden çıktılar ve dışarıda endişeyle bekleyen Frigg ve Oğuzhan'ın yanına geldiler.

Thor ve Odin içerideyken Oğuzhan, aklını kurcalayan bazı şeyleri Frigg'e sormaya karar verdi. Halihazırda beklemekten başka yapacakları bir şey yoktu. "Frigg, sana bir şey sormak istiyorum." Frigg, güler yüzle cevap verdi. "Tabi ki. İstediğin her şeyi sorabilirsin." Oğuzhan, derin bir nefes aldı, boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Beni gerçekten tek başımayken mi buldunuz? Yani, etrafta kimse yok muydu?" "Evet, yalnız başına sahilde duruyordun. Bir yorgana sarılmış halde, sessizce duruyordun. Sanki birini bekler gibi. Eğer, anne ve babanı tanıyıp tanımadığımı soruyorsan sana olumsuz cevap veririm. Hiçbir fikrim yok. Ama seni kendi çocuğumuz gibi büyüttük. Buna emin olabilirsin." Oğuzhan, gülümsedi. Diğer yandan içi buruktu. Terk edilmiş bir çocuktu o. Annesi ve babası onu istemiyor muydu ki? Bir anne, nasıl çocuğunu terk ederdi? Bunları düşünürken gözleri yaşardı ve omzunda Frigg'in sıcak, insanın içini ısıtan elini hissetti. Onun anne babası, Frigg ve Odin'di. Gerçek anne babasını düşünmek istemiyordu. Dönüp Frigg'e sarıldı. Uzun zamandır böyle duygusal bir an yaşamıyordu diye düşünürken mahzenden iki devasa adam çıktı. Thor ve Odin, elleri boş bir şekilde yanlarına geldiler.

Mannaheim RagnarökWhere stories live. Discover now