Bölüm 16

192 40 1
                                    

Yüksek bir yerden düzenli olarak düşen damlaların sesi, yerdeki su birikintisine çarptıkça yankılanıyordu. Her bir damlada bilincim biraz daha açılıyordu. Uzakta esen rüzgarı daha iyi duyabiliyor, tenimde serinliğini daha net hissedebiliyordum.

Uyumaya devam et...

Kaşlarımı çatarak gözlerimi açmaya çalıştım. Artık uyumak istemiyordum. Etrafı görmek, içinde hapsolduğum bu karanlıktan kurtulmak istiyordum.

Uyu...

Zihnime çöken uyuşukluğa karşı savaşmaya çalıştım. Artık uyuyamazdım. Bedenimi saran zincirler benliğime söz geçiremiyordu. İçimde verdiğim savaş, sürdürmesi çok daha zor bir hale gelmişti artık.

Aranil...

Benim sıram gelmişti. Kalbim heyecan içinde atıyordu. Ağır göz kapaklarımı aralamaya çalıştım. Bedenimin hiçbir yerini hareket ettiremesem de gözlerimi aralamayı başarmıştım.

Hiç ışık yoktu. Öncesinden daha karanlık, daha korkutucuydu sanki. Damlaların sesleri daha da netleşmişti. Hiç durmadan, her biri beynimde bir delik açarcasına hız kesmeden o karanlıktaki göletin içine düşmeye devam ediyordu.

Ayaklarımda garip bir şey hissettim. Serin parmaklar yavaşça bacaklarımdan yukarı çıkıyor, hırıltılı nefesi çıplak tenime çarpıyordu. Tüm bedenim ürpermişti, korkuyordum. Ağzımı açıp yardım çağırmak istedim fakat sadece gözlerim yuvalarında hareket edebiliyordu. Bir salyangozun derisine benzeyen kaygan, soğuk eller bedenimin üzerinde gezerken içimde yükselen panik artık kontrol edilemez bir hale gelmişti. Kimdi bu? Benden ne istiyordu? Uyandığım için mi oluyordu? Eller sırtımda gezindi.

"Çok güzel." diye fısıldadı kulağıma doğru. Kalp atışlarım artık kontrol edilemez bir seviyeye gelmişti. "Az kaldı..." Tanıdık bir sesti. Daha önce duyduğum, bana uyumamı söyleyen sesten farklı bir ses. Çok daha aç, acımasız ve korkutucuydu. Eller boynumdan çeneme doğru kaydı. Kaygan eller, geçtiği yerde acı içinde sızlayan bir yol bırakıyordu. Çenemi tutup yavaşça çevirdi. Zifiri karanlığın içinde bir çift göz sarı göz parlıyordu.

Hite'nin yüzünde.

Dehşet içinde nefes alarak gözlerimi açtığımda kendimi odamın tavanına bakarken buldum. Elimi yavaşça hızla çarpan kalbimin üzerine koydum. Biraz ötemdeki karartıyı fark ettiğimde başımı çevirdim ve gözlerini dikmiş bana bakmakta olan Hite ile karşılaştım. Bakışlarımız buluşunca yüzüne yavaş bir gülümseme yayıldı.

"Sona az kaldı." dedi kaşlarını kaldırıp fısıldayarak. Yavaşça dizlerinin üzerindeki örtüyü kaldırdı, bir yere tutunmadan ayağa kalktı.

"H-Hite?" diye mırıldandım emin olamayarak. Ağzı  açıldı. Daha da, daha da.. Ta ki çenesi dizlerine kadar açılana dek, ağzının içi pirananınkine benzer ölümcül keskin dişlerle kaplandı ve üzerime atıldı.

Bir çığlık atarak tekrar gözlerimi açtım. Derin derin nefes alarak uzun süre tavanı izledim. Etrafıma bakmaya, bedenimi hareket ettirmeye korkuyordum. Kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Ne biçim bir rüya görmüştüm öyle? O kadar gerçekçi ve karmaşıktı ki ellerim bile titriyordu. Yutkunarak pencereden dışarıya baktım. Güneş yükselmişti, şimdiye çoktan uyanmış olmam gerekirdi. Bir süre daha toparlanmak için bekledim, sonra da bacaklarımı yataktan sarkıtarak ayağa kalktım. Omuzlarımı ve boynumu hareket ederek esnettim. Dolabımı açıp temiz kıyafetlerimi aldım ve üzerimdekileri değiştirdim. Üzerimi giyerken aynadan sırtımdaki izlere baktım. Büyü kullanmaya çalıştığımdan beri soluk olan desenler daha da belirginleşmişti. Parmaklarımın ucuyla izlere dokundum hafifçe. Ne olduğunu öğrendikten sonra garip bir şekilde izlerimin bu kadar büyüdüğüne şahit olmak hoşuma gitmeye başlamıştı. İzler, olmaya karar verdiğim insana ulaşmam için bana yol göstericiymiş gibi hissediyordum. Hala kabullenmekte zorlandığım tüm bu olayları bana hatırlatıyordu ve cesaret veriyordu. İze son kez bakıp yatağımı düzelttim ve aşağıya indim. Hite çoktan ayağa kalkmış, kahvaltıyı hazırlamıştı. Elinde çay fincanıyla pencereden dışarıyı izliyordu sessizce. Onu görünce rüyanın etkisiyle ürperdim. Böyle bir rüya gördüğüme inanamıyordum.

ARANİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin