Bölüm 8

212 43 10
                                    


"Bir kadeh daha alır mıydınız, efendim?"  Yüzünde muhtemelen baştan çıkarıcı olduğunu düşündüğü bir gülümsemeyle elindeki şişeyi kadehime doğru uzatan kadına göz ucuyla baktım. Kendine güvendiği belliydi. Bir dereceye kadar hak verebilirdim ona. Hareketleri ortalama bir kırmızı kanlıdan çok daha zarif ve akıcıydı. Üzerindeki oldukça pahalı olduğu belli olan koyu mor ve siyah saten elbise tüm bedenini sarsa da hatlarını yeterince belli ediyordu. Yüzü de  diğerlerinin verdiği tepkiye bakılırsa oldukça güzel olarak değerlendiriliyordu.

Doldurması için kadehimi ona doğru uzattım. Gür kirpiklerini kırpıştırarak bakışlarını yere indirdi.

"Heyecanımı bağışlayın efendim." dedi bardağı doldururken. "Etkilenmekten kendimi alamıyorum." Gülmeden edemedim.

"Etkilenmen değil, beni etkilemen gerekiyor, Samgu." Bir an şaşırmış görünse de hemen toparlandı. Beklediği tepkileri vermediğim için bozuluyordu. Onun suçu değildi, buradaki kırmızı kanlılar için ulaşılmaz ve cezbedici olsa da Ai Ron'ların ihtişamından sonra bana sıradan geliyordu.

İçkimiyudumlayarak bakışlarımı pencerenin dışına çevirdim. Era Yon ile görüştüktensonra diğer büyücülere de gidip bir şeyler öğrenmeye çalışmıştım fakathiçbirinin Era Yon kadar bilgisi yok gibiydi. Yaşlı kadının çok şey bildiğindenemindim fakat benden gizliyordu. Ne gizlediğinden de tam olarak emin olamadığımiçin onu köşeye sıkıştıramıyordum. Birkaç gün etrafta dolanmış, kadını ve dükkanına girip çıkanlarıizlemiştim fakat nafile. Sıkıcı şeylerin dışında hiçbir şey yapmıyordu. Sabahkalkıyor, dükkanını açıyor,etrafı süpürüyor, toz alıyor, biraz iksir hazırlayıpakşama kadar çay içip duruyordu. Onu öyle sakin görmek sinirlerimi hoplatmıştı.

Hlaen'i de köşeye sıkıştırmıştım fakat o da benim gözlemlediğimden farklı bir şey söylememişti. Öfkeyle bardağı kafama dikledim ve bir kez daha doldurması için uzattım. Eğer Hlaen bir şey biliyor ve benden saklamışsa kendi dükkanında pişirip servis edecektim onu. Neyse ki beni yeterince net bir şekilde anlamış gibi duruyordu.

Öfkemin biraz dağılması için eğlenmeye karar vermiştim. Can sıkıntısı için en ilkel ve etkili ilaç: içki ve seks.. İmkanlar ve mekanlar değişse de kırmızı kanlıların binlerce yıldır asla değişmeyen reçetesiydi bu. Çoğu kendini acınacak duruma düşürse de herkes halinden memnun görünüyordu.

İçeri girdiğimde beni doğrudan bu yerin sahibi karşılamıştı. Kim olduğumu henüz bilmese de bakınca sıradan bir şekilde davranılamayacak biri olduğumu anlamıştı. Her gün o kadar insanla uğraştıktan sonra uzmanlaşmıştı belli ki. Beni doğrudan binanın en üstteki en ihtişamlı odasına aldı. Aşağısı gibi içki ve parfüm kokmuyordu. Zambak kokusuyla tütsülenmiş odada gürültüden uzak, bir kralın haremi kadar zarif ve mahremdi.

"Sadece en iyi Samgu'lar size hizmet edecek." demişti sahip gurur duyduğunu belli eden bir sesle. "Dördüncü katı sadece özel kişiler kullanabilir."

Fakat ben eğlenmiyordum. Ai Rium'a dair hiçbir ipucu bulamamam canımı tahmin ettiğimden çok daha fazla sıkmıştı. Bana meydan okumuş gibi hissediyordum ve şu an kaybeden durumundaydım.

Kesinlikle kabul edilemezdi.

Arka bahçeden camın kırılma sesini takip eden çığlıklar yükseldiğinde bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim.

"Genç efendiler bazen eğlencenin dozunu kaçırabiliyor." dedi Samgu dikkatimi çekmeye çalışarak. Onu umursamadım. En köşedeki çardağın içinde, tüllerin arkasında dönenler daha ilgi çekiciydi.

ARANİL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now