BÖLÜM 3

169 7 0
                                    

Kuzenim arkadaşlarıyla resimlerine bakarken içlerinden bir tanesi dikkatimi çekmişti. Çünkü bizim sınıftaki Çiğdem'i çok andırıyordu. Kuzenime ismini sorduğumda 

"Mesut."  

Diye cevap vermişti.Merak etmiştim acaba bir akrabalıkları falan var mıydı ? Biran önce ertesi gün olmasını istiyordum. Eve geldiğimde saat geç olmuştu. Üzerimi değiştirip yatağıma girdim ve her sabah olduğu gibi alarm sesiyle uyandım. Banyonun yolunu tuttum. Musluğu açıp iki ellimi birleştirip ellerime su doldurup yüzüme götürdüm. Kapının arkasında asılı olan havluyla yüzümü kuruladıktan sonra banyodan çıkıp odamın yolunu tuttum. Üzerimdeki pijamaları çıkartıp okul üstümü giydikten sonra okula gitmek için evden çıkmıştım. Sefa yine her zaman ki yerde bekliyordu. Beraber okula doğru ilerledik ve sınıftan içeriye girdim. Arkamı dönüp kızlara bakarak 

"Günaydın"  

Dedikten sonra Aslı ile Çiğdem birbirine baktılar ve bana dönerek aynı anda 
"Günaydın" 

dediler. Çiğdem'in gözlerinin içine bakarak 

"Mesut senin neyin oluyor ?"  
"Abim. Sen nerden tanıyorsun?" 
"Kuzenimle üniversiteyi aynı sınıfta okumuşlar, sana benzettim merak ettim bir akrabalığınız var mı diye o yüzden sordum." 
"Kuzenin kim?" 
"Muhammet." 
"Evet, tanıyorum Muhammet abiyi."

Yaklaşık 3 günden sonra ilk defa sınıftan birileriyle konuşmuş oldum. Konu konu açıyordu muhabbetimiz hala devam ediyordu.

"Nerde oturuyorsunuz ?"

Çiğdem: "Kurfalı
Aslı: "Pendik" 
dedikten sonra galiba artık konuşmak istemiyorlar diye düşünmeye başlamıştım. Bu yüzden tam önümü dönerken birden Aslı "Sen ?" diye sormuştu. "Cevizli." demiştim. Ne Kurfalı, ne de Pendik yakındı. Bu yüzden oturduğumuz yerle ilgili muhabbet edemiyecektik. Birbirimizi fazla tanımadığımız için elimi uzatarak 
"Bu arada ben Poyraz memnun oldum."
"Bende Çiğdem memnum oldum."
"Ben Aslı memnun oldum."

Sırayla elimi sıktılar. Bir anda yakınlaşmıştık sırf kuzenimle abisi aynı üniversitede okuduğu için samimiyetimiz git gide artıyordu. Sınıfın kapısı açılmıştı içeriye bayan öğretmen girmişti. İlk dersimizdi bu hocayla. Öğretmen masasına oturduktan sonra 

"Merhaba arkadaşlar. Ben ingilizce hocanız Ezgi."

İngilizce mi ? Yine nefret ettiğim bir şey daha. Zaman geçmesi için uyumalıydım. Arkamı dönüp kızlara "Görüşürüz." dedikten sonra kafamı sıraya koyup gözlerimi kapatmıştım. Hoca ismimi bilmediği için 

"Hey sen, uyuyan çocuk"  

Kafamı kaldırıp etrafa bakındıktan sonra benden başka uyuyan yoktu. Arkamı dönüp kızlara baktım ve "Banamı dedi ?" diye sormuştum. Kızların cevap vermesini beklerken 

"Sana dedim." 
"Efendim hocam?"
"Evladım daha ilk günlerden ne uyuması ?" 
"Hocam uykunun günümü olur?" 

Tüm sınıf yine gülmeye başlamıştı. Hoca sinirle bakarak 

"Otur." 

Yerime oturmuştum. İlk günden kadın bana uyuz olmuştu. Yapıcak birşey yoktu. Çıkış saati gelmişti. Eve gelip üstümü değiştirdim ve yemeğimi yedikten sonra bilgisayarı açıp facebooka girmiştim. Bir arkadaşlık isteği. Tıkladığımda Çiğdem yazıyordu. Kabul ettim ve canım sıkıldığı için mesaj attım. 
"Yarın hangi dersler var?"  bir kaç ders söyledikten sonra napıyorsun, nasıl gidiyor gibi muhabbetler ediyorduk. Yani sınıfta samimi olduğum iki kişi vardı. Birisi Aslı, birisi Çiğdem. Ama Çiğdem'le interttende konuştuğumuz için daha yakın ve samimi gelmişti. Bir kaç gün hem okulda, hemde internette konuştuğumuz için artık Çiğdem'le samimiyetimiz ilerlemişti ve artık kanka olmuştuk. Yine Çiğdem'le muhabbet ederken sınıfta birileri tartışıyordu. Dönüp baktığım da sinir olduğum çocukla hiç konuşmadığım bir çocuk tartışıyordu. Sıramdan kalktım ve hiç konuşmadığım çocuğu alıp yanıma oturttum. 

"Ne oldu ? Neden kavga ediyorsunuz ?"
"Boşver ya." 

Galiba sinirli olduğu için konuşmak istemedi. Tenefüs zili çaldığında dışarı çıktım ve o çocukta yanımda gelmişti. Beraber öyle boş boş dolaşıyorduk. Sessizliği çocuk bozmuştu.

"Adın ne ?"
"Poyraz. Senin ?"
"Uzay."

Elini uzattı ve sıktım. Bir kişi daha bir kişiyle daha tanışmıştım. Artık sınıftada yanımda oturuyordu. Oda benimle beraber Çiğdem ve Aslı ile muhabbet ediyordu. Artık sınıfı sevmeye başlamıştım çünkü samimiyetimiz git gide ilerliyordu. Hoca gelince önümüzü döndük. Dersi dinlerken Uzay bana dönüp

"Çıkışta işin var mı ?"
"Hayır, ne oldu?" 
"Beraber takılalım mı?" 
"Olur." 

Çıkışta beraber konuşarak gidiyorduk. Hava soğuktu ve beraber bir kafeye oturduk muhabbet ediyorduk. Samimiyetimiz çok fazla ilerlemişti. Gerçekten kardeş diyebileceğim bir kişi daha girmişti hayatıma ve buna sevinmiştim. Saat ilerlemişti ve kalkmamız gerekiyordu. Elini sıktıktan sonra eve doğru tek başıma ilerledim. Antreman günüydü yine kramponlarımı alıp antreman sahasına doğru ilerledim. Geç kalmıştım herkes sahadaydı. Koşarak soyunma odasına gittim ve antreman üstlerimi giyip kramponlarımı bağladıktan sonra koşarak sahaya indim. Bir sürü top vardı sanırım bugün şut antremanı vardı. En sevdiğim antreman. Kaç gündür kötü giden herşey tersine dönmüştü ve artık gerçekten mutlu olmaya başlamıştım. Bir şut iki şut derken o bu hafta ki antremanda bitmişti. Hoca maç gününü söyleyip çıkmıştı. Tam üstümüzü değiştirirken geri içeriye girdi ve yanımıza oturup.

"Bu maçı kesin yenmeliyiz. Kendinizi iki gün boyunca yormamaya dinlendirmeye çalışın. Çünkü bu maçtan sonra belki önünüz açılabilir."

Gibi sözler söyledi. Takım kaptanı bendim ve şampiyonluk maçıydı. Antreman üstlerini çıkartıp önümde duran kirli sepetine koyduktan sonra normal üstlerimi giyip dışarı çıkmıştım. Eve doğru yürürken aklım hocanın söylediği sözlere takılı kalmıştı. Şampiyon olmayı bende çok istiyordum. Eve geldiğimde terli olduğum için direk duşa girmiştim. Kendimi yormıcaktım bu hafta zaten okulda yoktu hafta sonu olduğu için. Erkenden kalkıp güzelce kahvaltı yaptım. Kramponlarımı alıp kulübe doğru ilerledim. Hoca numaraları söyledi. Herkes üstünü giymeye başlıyorken 

"Poyraz, üstünü giydikten sonra odama gel." 

Hemen üstümü giyip hocanın odasına doğru ilerledim. Masanın üstündeki kaptanlık bandını aldıktan sonra

"Arkadaşlarınla ciddi anlamda konuşmalısın. Bu maç hem kulüp için hemden bizim için çok önemli bir maç ve bu maçtaki en büyük görev senin. O koluna takacağın kaptanlık bandının hakkını vermelisin." 

Kafamı yukarı aşağı salladıktan sonra arkadaşlarımın yanına soyunma odasına girdim.

"Arkadaşlar. Hocanın bizden beklentisi çok yüksek bu maçı yenmekten başka şansımız yok herkes elinden gelenin fazlasını yapsın."

Dedikten sonra kapıda bekleyen servise binip maçı yapacağımız sahaya doğru ilerledik. Serviste herkes sessiz ve düşünceliydi. Bu hoşuma gitmişti çünkü maçı herkes ciddiye girdiğimiz de hakem kontrolleri yaptı ve maçı başlatmak için düdüğünü ağzına götürmüştü. Düdük sesiyle beraber maç başlamıştı. Herşey çok güzel gidiyordu, beklediğim gibi hatta daha iyisiydi fazlasıyla iyi oynuyorduk. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Daha maçın ilk dakikalarıydı ve ben kırmızı kart görmüştüm. Sinirle kolumdaki bandı çıkartıp sahaya atmıştım. Mecbur dışarıya çıkmak zorundaydım, arkadaşlarımı yanlız bırakmak zorundaydım. Maç bitmişti 1-0 yenilmiştik ve şampiyonluk elden gitmişti.

SONSUZ AYRILIKWhere stories live. Discover now