BÖLÜM 10,5

5K 238 17
                                    

Merhaba yeni bölüm huzurlarınızda... 

Keyifli okumalar...

Medyada Tarık yer almaktadır.

Aklımdaki düşünceler kızıl örtülerle kapandı, tek düşünebildiğim daha fazlasını istediğimdi. Ona daha fazla dokunabilmek, tenini daha fazla hissedebilmek... Ama öncesinde onun da benimle aynı hissettiğinden emin olmam gerekiyordu, hafifçe Elçin'i uzaklaştırdım kendimden. Güneşin pencereden karanlık odama sızan ışığı bedenimi kavuran ateşin sebebini daha da güzelleştirmeye yemin etmişti sanki. Saçlarının her bir telini daha da kızıllaştırıyor, ... gözlerindeki parıltıyı ve sorumun cevabını açıkça ortaya koyuyordu. Onu saatlerce izleme, hatta bu güzelliği ölümsüzleştirmek için resmetme isteği doğdu içimde. Ama şuan değil. Şu an ona tamamen sahip olma isteği her şeyden üstündü. Gözleri ne düşündüğümü sorgular gibiydi, yavaşça dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdım. Parmaklarım pürüzsüz tenini okşarken dudaklarının yumuşaklığını hissettim yeniden. Bu kez daha yakıcıydı, daha... teşvik edici. Nazik dokunuşlarını tişörtümün üzerinde hissedebiliyordum. Nihayet duraklayıp tişörtümü çıkardığında ise her şey apaçık ortadaydı:

Bu artık dönülmez bir yoldu, zaten ikimizin de dönmeye niyeti yoktu. Üzerindekileri birer birer çıkarttıktan sonra- geçen o kısacık zamanda bile- sabırsızlanan dudaklarım yavaş yavaş boynunu keşfediyordu şimdi. Vücudunu belinden kavrayarak biraz daha kendime çektikten sonra yavaşça oturduğumuz kanepeye uzanmasına yardımcı oldum Şimdi zarif kıvrımlarını hissedebiliyordum. Vücudumun altında arzuyla kıvranan bedeni, ona daha fazlasını yaşatmayı istememe neden oluyordu. Daha fazla zevk almasını, beni sevmesini... Evet, istediğim buydu, daha kısacık zamandır tanıdığım bu kadının beni sevmesini istiyordum. Öpücüklerin arasından duyduklarımın gerçek olmasını...

Dudaklarım yavaş yavaş aşağılara, derin kıvrımlarını keşfetmeye inerken Elçin'in uzun ve ince parmaklarını saçlarımın arasında hissediyordum. İnlemeleri ellerim vücudunun tenhalarında dolaşırken biraz daha sesli hale gelmişti. Onu biraz bekletmeli miydim? Asıl soru bu değildi: Ben bekleyebilecek miydim? Ona sahip ve ait olmak istiyordum, bu kaçınılmaz bir ihtiyaçtı. Bacaklarının belime dolandığını hissettiğimde daha fazla bekleyemeyeceğimizi anladım. Sadece birkaç saniyeliğine başımı hafifçe kaldırıp zevkten hafifçe kısılmış gözlerine baktım. Vücudumdaki alevler bir kez daha harlanmıştı. İnlemelerini dudaklarımla sustururken onu kendime ait kılmıştım.

Kendimi de ona...

En azından bu gece ikimiz de birbirimizindik. Kollarımın arasındaki muhteşem güzelliğin derinliklerinde kaybolurken içimde öldüğünü sandığım duyguların dirilişini her bir hücremde hissediyordum. Elçinin kokusu, teninin tenime değişi, dudaklarından dökülen minik inlemeler hem bedenimi hem de ruhumu sarsıyordu. Kalbimin atışını duyabiliyordum, yoksa onunki miydi duyduğum? Birkaç dakika dörtnala atan kalbim, alev alev yanan bedenim huzurlu bir sakinliğe bırakıyordu kendini. Birkaç dakika önce şehvetle dudaklarıma dokunan dudakları tatlı bir şefkat gösteriyordu dudaklarıma. Bu kadın en başından beri hem kalp krizim hem de sakinleştiricimdi. Gözlerine baktım yine, dakikalarca. Hızlı hızlı inip kalkan göğsü yavaşlamaya başlıyordu onun da, parmaklarımı yanağında, saçlarında gezdirdim usulca. Üzerindeki ağırlığımı azaltıp yanına uzandım, sıkıca sarıldım. Elimi yüzünde gezdirirken pürüzsüz teninde ufak bir pürüz hissettim. Az önce dakikalarca öptüğüm yerde eski olduğu belli olan, resmini çizerken ona dakikalarca bakmama rağmen görmememi sağlayacak kadar iyi kapattığı minik bir yara izine kaydı gözlerim. Aceleyle çektim bakışlarımı, gizliyorsa bilmemi istemiyordur.

"Sormayacak mısın?"

Düşüncelerimi öpüşmekten kızaran dudaklarından çıkan güzel sesi böldü. Hazırlıksız yakalanmıştım, aklımı mı okuyordu. Başparmağımı sol kulağının hafif önünden başlayıp şakağına doğru uzanan hafif kabarıklığın üzerinde gezdirdim yavaşça.

"Bir gün anlatırsın. Anlatmak istediğin zaman." diye cevapladım sorusunu. Uzanıp hafifçe öptü dudaklarımı. Mutluydu ve bu benim en büyük mutluluğum olmuştu.

"Ben bir şey sorabilir miyim peki?"

Bu sefer dokunan taraf o olmuştu, bakışları saçlarımdan dudaklarıma indi ardından gözlerime baktı, bakışları on dakika öncesinin hatıralarını uyandırmıştı bedenimde.

"Her zaman... Her ne istersen..."

Dudakları hafifçe kıvrıldı, cevabımdan memnun olduğu apaçık ortadaydı. Ev-vet! Körelmiş olduğunu düşündüğüm bütün eski yeteneklerim geri dönmüştü. Gerçi şimdiye kadar -Elçin hariç- bir kadın üzerinde deneyimleyebilmiştim kendini: Esra. Kafamdan uzaklaştırdım onu, onu düşünmek şu ana, karşımdaki muhteşem kadına ve kendime haksızlıktı.

Elçin'in sorusunu merakla bekliyordum. Gözlerime baktı, dudaklarını dudaklarımda gezdirdi. Sol elini kalbimin üzerine koydu.

"Seni gerçekten seviyorum... Sanki tanımadan öce de seviyormuşum gibi, ne zaman ne şekilde başladı bilmiyorum ama... Seni seviyorum Elçin!"

Ona fırsat vermeden konuşan ben olmuştum, ufak bir kahkaha kaçırdı dudaklarından. Utanmalı mıydım? Utanmadım, kahkaha ile karşılık verdim kahkahasına.

"Ben cevabımı aldım sanırım Sayın Karandağ. Kalbin..." Göğsümün sol tarafına baktı tam bu esnada. Ardından gözlerime"...gözlerin... " son olarak da dudaklarıma "...ve dudakların... Hepsi teker teker cevap verdiler."

Bu kadın ne yapıyordu böyle, ben...

Bütün sözlerimi yuttum ve yaklaşık beş dakikamı aldı bu. Hepsi onun yüzünden. Ateş rengi saçları, dudakları, kokusu... Hepsi dünyamı beş dakikada alt üst etmişti. Hepsi beş dakika içinde dünyam olmuştu. Her şey çok mu hızlı gelişiyordu? Hızlı mı gidiyordum? Belki! Ama dünyamın başıma yıkılması da aynı şekilde bir anda olmamış mıydı? Belki de bu onun bir telafisiydi. Tüm yaşadıklarım için bana Elçin gönderilmişti.

Mavi gözleri bakışlarıma takılınca sessizliğimin onu meraklandırdığını anladım. Bir şeyler düşündüğümü anlamıştı. Haliyle merak ediyordu. Neydi düşüncelerimi bu mükemmel andan çekip alan? Hayatımın dönüm noktasının ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Neyse ki o kadar mutluydum ki artık başıma gelen felaketi ona açık açık anlatabilirdim. Esra'yı... Beni terk edişini... Onunla olmak için bir kitap oluşturmamı ve o kitabın bendeki kusur yüzünden elimden koparılıp alınmasını... Hepsini...

"Bir şeyleri konuşsak iyi olacak sanırım... Bilmen gereken şeyler var, Elçin." En doğru zamanı bulduğuma inanıyordum bu yüzden bir yandan pürüzsüz bembeyaz tenini okşarken bir yandan da anlatmaya başladım. Dokunuşlarımı bir an ondan ayırmadan her şeyi anlattım ona. Teninden güç alıyordum sanki. Sıcaklığı her şeyi daha kolay hale getiriyordu.

Ne kadar konuştuğumu bilmiyorum. Tek bildiğim uzun olduğuydu. Buna rağmen Elçin dikkatimi dağıtmamaya özen göstererek hiç kıpırdamadan dinlemişti beni. Tek ses çıkarmamıştı. Sadece... Sonlara doğru yüzünün donuk bir hak almasını benim için üzülmesine bağladım. Onun bir yara bandı olmadığını açıkça belirttiğimi düşünüyordum. İsteyeceğim en son şey olurdu, onu geçici bir heves olarak gördüğümü düşünmesi... Hikâyemi bitirirken bu noktaya bir kez daha değinmeden edemedim.

"Duygularım net. Ne hissettiğimden eminim. Bunu asla unutma."

"Biliyorum." Bu kadar kısa bir yorumu olmuştu. Yüzünü çıplak omzuma gömdü. Dudaklarının ıslaklığını omzumda hissedince gülümsedim. Bunu böyle çabucak kabullenmesi beni şaşırtmış olsa da mutlu etmişti. Aramızda bir sorun olmayacağını düşünüp rahatlamıştım. O saniyelerde benden daha huzurlu birini bulamazdınız. Yüzünü kaldırıp yüzüme bakınca güzel gülümsemesi bana da bulaştı.

"Bence bir teşekkür borçlusun."

"Kime? Esra'ya mı?"

Yumruk yaptığı eliyle hafifçe omzuma vurdu.

"Hayır, tabi ki de kitabını çalan adama... O olmasaydı asla tanışamayacakmışız."

Evet, mutluydum. Evet, artık daha güçlü hissediyordum ama yine de bu kadar ileri gidebileceğimi sanmıyordum. Bu yüzden bir parça kırgınlık barındıran bakışlarımı ona çevirip

"Şayet onunla karşılaşırsam bunu anı; ona şükran duygumu göstermek için kullanacağımdan şüpheliyim." dedim. 

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin