BÖLÜM 8

5.1K 249 18
                                    


Merhabalar, 
kısa bir yazar notu olsun deyip herkese iyi okumalar dileriz.  Daha sonra görüşünceye dek hoşça kalın.

Görsel yan hikayemizden Seher'imize aittir.

20 Kasım 2011 Saat 08.00

Erhan

Sabahın köründe lanet bir zil sesiyle uyandım. Gözlerimi inatla açmayarak gece yatmadan, daha doğrusu yorgunlukla yatağa devrilmeden, önce yatağımın bitişiğindeki komodinin üzerine bıraktığım telefonuma uzandım. Ardından da onu kulağıma dayayıp:

"Ne var!" diye bağırdım. Karşı taraftan ses gelmediğini fark etmem birkaç dakikamı almıştı. Hatta o arada içimin geçmiş olması kuvvetle muhtemeldi. Çünkü ikinci defa çalan zil irkilmeme sebep olmuştu. Göz kapaklarımı üstlerine adeta yuva yapmış çapaklardan kurtarmak adına gözlerimi birkaç defa açıp kapattım. Bu arada da kulağımda duran telefonla şansımı bir kez daha denedim.

"Ne var be, ne var!"

Ha siktir! Çalan şey telefon değildi ki. Ne diye kendi kendime triplere giriyordum. Artık nasıl bir moddaysam kapı zili ile telefonumun melodisini karıştırmıştım. Ama tek suçlu ben değildim bu konuda. Gece gündüz fark etmeden dakika başı yaptığı aramalarla telefonun vücudumun bir uzvu haline gelmesine yol açan kişinin, sevgili müşterimiz(!) Demet Çetinsavaş'ın hiç mi suçu yoktu? Onunla görüştüğümüz akşamdan sonraki gün ona verdiğim sözün içeriği açığa kavuşmuştu. Küçük hanım sabahın köründe arayarak beni eve çağırmıştı. Acil bir şey olduğunu zannedip apar topar şekilde evine gittiğimdeyse benden sadece bir paket Türk kahvesi istediğini öğrenince neredeyse cinnet geçiriyordum. Meğer söz verdiğim şey buymuş. Onun bakkal çırağı olmaya evet demişim. Ben! Erhan Küseloğlu! Ünlülerle pahalı akşam yemekleri yiyen havalı menajerden getir götür işleri yapan sıradan birine dönüşmüştüm. Bir daha bir şeyi sırf dinlemediğim anlaşılmasın diye onaylarsam iki olsun!

Sağ elimin avuç içiyle alnıma bir tane patlattıktan sonra yataktan kalktım. Son birkaç haftadır sağa sola koşturup durmaktan doğalgaz faturamı ödemeyi unutmuştum. Bu yüzden de gazımı kesmişlerdi. Yani evimden içeri adım atığınızda Balkanlardan gelen soğuk hava akımı direk yüzünüze çarpıyordu. Haliyle evde kıyafet namına ne varsa üzerime geçirmiştim. Atlet, onun üzerinde uzun kollu bir tişört, en üstte ise kutup şartlarında yaşadığımın annemin içine doğduğundan (Anne sezgileri işte. Aynı şey babalar için geçerli olmuyordu ne yazık ki.) olsa gerek bir hafta önce bana yolladığı kalın kazak vardı. İçimden ona bir kez daha teşekkür ederek kapıyı açtım ve günaydın niyetine tuhaf bir sürprizle karşılaştım.

"Oha!"

Bu sabah, ikincisi yaşanan bu sürprizin ilk versiyonuna birkaç ay önce nail olduğumda da aynı tepkiyi vermiştim. Sonrasında ise kapıdaki hatun boynuma atılmıştı. Tıpkı şimdi olduğu gibi...

"Burada saklanabilir miyim Erhan?" Derin bir nefes aldıktan sonra ekledi. "Tekrar..."

Gözlerimi açıp kapayarak yaşadıklarımın gerçek olup olmadığını kendimce kontrol etmeye çalıştım. Aslında buna gerek yoktu. Zira bana sokulan narin bedenin sırtına temas eden elim kızın, sanki biri kovalıyormuşçasına, hızlı kalp atışlarını rahatlıkla hissediyordu. Başımı biraz yana kaydırarak bir önceki gelişinde de ona eşlik eden koca bavulunu da beraberinde getirip getirmediğine baktım. Getirmişti.

"Sen de iyi alıştın."

"İstemiyorsan giderim, sorun değil. Kalacak bir yer bulabilirim. Hatta bunu yapsam daha iyi olur galiba."

Sadece şaka yapmıştım. Küçük bir tebessüm edip içeri geçeceğine niye savunmaya geçmişti bu şimdi? Hay Allah'ım ya! Neden hiç kız arkadaşım yok sorusunun cevabını iki saniyede sahneye koymuştu resmen. Sanki çok lazımdı!

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin